Murat Ülker: 'Aile anayasamız yok, kurumsallaşmış kültür var'
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, Türkiye'nin en önemli iş dünyası dergilerinden olan Fast Company dergisinde kendisine en çok sorulan soruları tüm detaylarıyla okuyucularla paylaştı.
İşte Murat Ülker'in “Aile anayasamız yok, kurumsallaşmış kültür var” adlı başlıkla yayınlanan o detaylı söyleyişi;
Z Kuşağından çok söz ediliyor, siz de bu konuda yazıyorsunuz. Siz bu kuşağın en çok hangi özelliklerini beğeniyorsunuz?
Her Y kuşağı, her Z kuşağı bireyi aynı yıllar doğdular diye
tornadan çıkmış gibi aynı özelliklere sahip değillerdir. Dünyanın
farklı dönemlerinde doğdukları için dünyaya bakışlarında
farklılıklar olabilir ama doğdukları andaki dünyayı aşmaya
çabalıyorlar.
Z kuşağı için, “2000’de doğanlar veya 2005’ten sonra doğanlar”
diyorlar. Mobilden dijital medya erişimi, onlar doğduğunda sıradan
hale gelmişti, bu nedenle bizim sanal dediğimiz dünya onların
gerçekliği.
İnterneti kullanma ve her bilgiye ulaşma biçimlerini çok beğeniyorum. Ne bilmek istiyorlarsa Google’a yazıyorlar ve öğreniyorlar. Ne kullanacaklarsa yazıyorlar Youtube’a, videodan kullanmayı öğreniyorlar. Hırslılar, rekabetçiler, alestalar ve birşeyleri değiştirip, kazanmayı arzuluyorlar.
Bir de benim gördüğüm kadarıyla önyargılı değiller ve bu yönlerini de oldukça beğeniyorum. Değişmeyen aslında biziz. Gençler sonuna kadar haklı. Biz onların hayallerini gerçekleştirirsek, dünya daha iyi bir yer haline gelecek..
LinkedIn’de sizi takip ediyorum. Geçtiğimiz günlerde Bill Gates’in iklim değişikliği konusundaki yeni kitabı için yazdınız. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Grupta bu konuda bir aksiyon aldınız mı?
Bill Gates’in kitabı 16 Şubat’ta yayınlandı. Çıkar çıkmaz “İklim Felaketinden Nasıl Kaçınırız?” isimli kitabını inceledim. LinkedIn hesabımdan da yorumlarımla birlikte özetini paylaştım.
Gates’in dediği gibi, fizik kurallarına karşı koyamayız ama olacakları tahmin edebilir ve sonuçlarından kaçınmak için önlem alabiliriz. Dere yatağına ev yaparsan, sonucuna katlanırsın… Sera gazını azaltmazsak hep birlikte sonucuna katlanacağız. Ama tabii Rabbim korusun, bir meteor düşse, bir yanardağ patlasa veya harbi umumi patlak verse tüm bu hassas karbon salınım hesapları altüst olmaz mı?
Bill bey bu işe çok kafa yormuş ama şirketlerin kazanma hırsı teşvikiyle, bilim insanlarının bu konularda yapacağı inovatif buluşlara bel bağlamak ne kadar doğru olur?
Özellikle bu uygulamaların yaygınlaşmasının tek dayanağı tüketim
cazibesi olabilecekse…
Aslında tüm bunların ilacı insanın kendisindedir. Şayet insan
doğası hilafına nefsini terbiye ederse, israftan kaçınır ve kanaat
ederse bu kadim dünyanın kısıtlı kaynakları hepimize rahatça yeter.
Malum çok yetmez, az bitmezmiş.
Tüm Yıldız Holding şirketleri olarak sürdürülebilirlik konusunda büyük bir çaba içindeyiz. İlk resmi çalışmalara 2014’te Ülker Bisküvi ile başladık. Daha sonra Şok, Bizim Toptan, Besler, Adapazarı Şeker ve Kerevitaş sürdürülebilirlik raporlaması yapmaya başladılar.
Borsa Sürdürürülebilirlik Endeksi’nde Ülker Bisküvi, Kerevitaş, Şok ve Bizim Toptan şirketlerimiz işlem görüyor. Ülker Bisküvi aynı zamanda Londra borsasında Financial Times Goods Sustainability Index’te işlem görüyor. En son S&P Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi’nde Ülker, 61 sektörde 7 bin şirketi kapsayan değerlendirmede ilk 631 şirket arasında yer aldı. Gıda ürünleri kategorisinde bulunan 20 global şirket içindeki ilk ve tek Türk şirketi olduk. İklim değişikliği meselesini önemsiyoruz. Tüm dünyadaki faaliyetlerimizde sürdürülebilirlik faaliyetlerimiz önceliklidir. Mesela İngiltere’de üretim tesislerimiz “zero land fill” hedefiyle çalışıyor.
Murat Bey, iş kitapları okuduğunuzu takip ediyorum. Yakın zamanda okuyup beğendiğiniz bir kitabı ve oradan bize aktaracağınız 3 mesajı paylaşır mısınız?
En son Prof. Scott Galloway’in “Post-Corona: From Crisis to Opportunity” adlı kitabını okudum. O kitaptan öğrendiklerimi paylaşmak isterim.
Galloway, pandemi nedeniyle her şeyin hızlandığını ve dünyanın şimdiden adeta 2030 yılını yaşadığını yazıyor.
Bu dönemde nakdin kral olduğunu, nakdi olan büyük şirketlerin pandemiden kazanan olarak çıkacaklarını, diğerlerinin yerini alacaklarını söylüyor. Bunun için dijital devrimle farklılaşan tüketiciyi iyi anlamaları, startup ruhuyla çalışmaları gerektiğini söylüyor.
Pandemiden çıkışın ilacının ise toplumsal işbirliği, devletlerin doğru kararları olduğunu ve büyük teknoloji firmalarının veri sömürüsünün önüne geçilmesi gerektiğini anlatıyor.
Bir aile şirketinin üçüncü kuşak bireyiyim. Bir ‘Aile Anayasası’ oluşturmak istiyoruz. Bu konuda ne önerirsiniz? Aile anayasası her şirkete uygun mudur, anayasa neleri içermelidir?
Biz ailede baba, oğul, amca, yeğen, dayı.. Bütün bu ilişkileri aile şartları içinde yaşıyoruz. Ama işte patronumuz işin lazimesi neyse odur. Yani işin gereği neyse, bize o yol gösteriyor. Onun için bizde “aile anayasası” yok ama kurumsallaşmış bir şirket kültürü yasası var.
Bu yasa işlerin nasıl yapılacağını gösteriyor. Yani siz hissedar olabilirsiniz ama yönetim işi başkadır. Profesyoneller kurumsal yönetim ilkelerine uygun şekilde hareket eder. Biz yönetici iken, o profesyonel yönetim ekibine dahil biriyizdir. Yok hissedar isek o zaman genel kurulda ve seçilmişsek yönetim kurulunda bulunuruz. Şirketinizi kurumsallaştırmadan aile anayasası yapmanın çözüm olmadığını düşünüyorum.
“YILDA 1000 STARTUP’I GÖZDEN GEÇİRİYORUZ”
Değişimi ve yeni yükselen işleri anlamak için startup’lara ilgi
duyuyor musunuz? Onları dinleme, yatırım yapma ya da satın alma
gibi konulara zaman ayırıyor musunuz?
Genç girişimcilere yönelik Yıldız Ventures diye bir bölümümüz var.
Başında en genç kuşaktan Yahya Ülker var. Chicago’daki bir
işbirliği ile her sene dünyadaki 1000 startup’ı gözden geçiriyoruz.
İçlerinden birkaç tanesine yatırım yapıyoruz. Bunları izliyoruz.
Bir de İstegelsin, Eurofresh gibi yeni işlerimiz
var. O işleri de bir nevi inkubasyon içinde geliştiriyoruz.
MÜLAKATTA ADAYA MUTLAKA YÖNELTTİĞİM SORU!
Bir yönetici adayını anlamak için, işe almada/mülakatta hangi
soruyu sorarsınız?
Mülakat biraz ilerleyince adaya, “Bana sormak istediğiniz var mı?”
diye sorarım. En önemli sorum budur. Neyi, nasıl sorduğuna göre de
sıkletini öğrenmiş olurum. Bizi nasıl gördüğünü anlarım. Son
kararımı verirken bu soruya aldığım yanıtlar önemli rol oynar.