YSK'nın gerekçeli kararında dikkat çeken üslup!
İstanbul'daki yerel seçimlerinin iptal edilmesinin ardından YSK tarafından dün açıklanan gerekçeli karar metninin, üslubu ve dilinin oldukça teknik ve tamamen delillere dayalı rasyonel bir metin olarak bulunduğu belirtildi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), şaibe nedeniyle 31 Mart'taki yerel seçimleri iptal etmesinin ardından dün akşam gerekçeli kararını açıkladı.
Kararı değerlendiren AK Partili siyasetçiler ve siyaset bilimi uzmanları, İstanbul'daki yerel seçimlerinin iptal edilmesinin ardından YSK tarafından dün açıklanan gerekçeli kararın, tamamen teknik ve hukuki bir değerlendirme içerdiğini belirterek, metinde afaki çıkarımlar yerine, sayı sayı, rakam rakam tespitlerin dikkat çektiğini ifade ettiler.
YSK'nın İstanbul seçimlerinin iptaline ilişkin gerekçeli kararını açıklamasının ardından, siyaset bilimciler, uzmanlar ve AK Partili siyasetçiler Haber7.com'a özel açıklamalarda bulundu.
YSK TAMAMEN TEKNİK BİR ÜSLUPLA VE SOMUT DELİLLERLE DEĞERLENDİRDİ
Muhalefetin, YSK kararını hedef saptırıcı ve kışkırtıcı şekilde seçmene yansıtmaya çalışmasına karşın uzmanlar, karar metninin üslubunu ve dilini oldukça teknik ve tamamen delillere dayalı rasyonel bir metin olarak bulduklarını vurguluyor.
Buna göre; metinde yer alan ifadeler kesin ve net şekilde yaşanan usulsüzlüklere işaret ediyor ve bu usulsüzlükler sayı sayı somut şekilde ortaya koyuluyor.
AK PARTİ KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ AHMET ÖZDEMİR
Bizim, seçim sürecinin başından beri yaptığımız ve kamuoyuna da ısrarla söylediğimiz, oy kullanan insanların iradesini ortadan kaldıracak usulsüzlükler vardı. Bunların bertaraf edilmesine yönelik yaptığımız itirazlar vardı. Bu itirazların hepsi de somut bilgiye, belgeye ve veriye dayalı itirazlardı.
"YSK SAYI SAYI, USULSÜZLÜKLERİ SOMUT ŞEKİLDE ORTAYA KOYMUŞ"
Neydi bunlar; Bir tanesi, sandık kurulllarının oluşumunun hukuksuz oluşu. Yani kamu görevlisi olmayan kişilerin sandık kurullarında üye ve başkan olmalarıydı.
YSK, gerekçeli kararının ana unsurunu bunun üzerine oluşturmuş. Diyor ki, sandık kurullarının oluşumunda ciddi usulsüzlükler var ve sayı sayı da vermiş bunları.
"USULSÜZ ŞEKİLDE OLUŞTURULAN SANDIK KURULLARI, BAŞKA USULSÜZLÜKLERE SEBEP OLDU"
Tabi, sandık kurullarının oluşumunun usulsüz olması, kamu görevlisi olmayan kişilerin sandık kurullarında görev almaları, tek başına seçimin iptali için bir sebep değil, bunu biliyoruz. Ama bizim iddiamız şuydu: Bu sandık kurullarını oluşturan kişiler, aynı zamanda seçim içerisinde bazı usulsüzlüklerin yapılmasını sağladılar demiştik. Belgelerini de sunmuştuk.
"ÇOK KURNAZCA BİR HİLE"
Örneğin, bazı sandıklarda, sandık sonuç tutanaklarında AK Parti'nin oyu 1 görünüyor. Ama birleştirme tutanaklarına baktığınızda aslında 181 almış. Ne yapmışlar? Bu çok kurnazca bir hiledir. Örneğin, birleştirme tutanağındaki toplam oy sayısı 400. Bunun 181 tanesini x bir küçük partiye yazarsınız. İktidar partisine 1 tane yazarsınız ama toplam sonuç değişmez. Böyle bir hile. Böyle onlarca sandıkta hile yapılmış. Bunların hepsini tek tek tespit edip sunmuştuk.
"CHP'LİLER BU USULSÜZLÜKLERİ KENDİLERİ DE GÖRDÜLER AMA..."
Biz o itiraz sürecinde, geldim İstanbul'da Beylikdüzü'nde nöbet tuttum. Bunları kontrol ettim ve ciddi usulsüzlükler olduğunu bizzat gördüm. Aslında önemli olan şey şu, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri de bizimle birlikte sandık başında nöbet tuttular ve onlar da bu usulsüzlükleri aslında gördüler. Kamuoyunda bunu ne kadar söylerler, ne kadar söylemezler bilmiyorum.
Bu sonuçlarla biz, İstanbul'un yüzde 10'unu saydık ve aradaki fark 13 bine düştü. YSK'nın gerekçeli kararında temel aldığı şey de aslında bu. Sandık kurullarının oluşumundaki usulsüzlükler ve bu usulsüzlüklerle sandık sonuç tutanaklarında, birleştirme tutanaklarında yapılan usulsüzlükler ve oy kullanması mümkün olmayan kişilerin oy kullanması. Hükümlüler ve kısıtlılar.
Bunları da tek tek tespit etmiş. Yani afaki bir şey söylemiyor. Diyor ki, şu kadar kısıtlının oy kullandığı tespit edildi, şu kadar oy kullanması mümkün olmayan hükümlünün oy kullandığı tespit edildi. Şu kadar sayıda sandık kurulu üyesinin, sandık başkanlarının usulsüz oluşturulduğu tespit edildi diyor.
GEREKÇELİ KARARDA "SUÇ DUYURUSU" DETAYI
Ve devamında da, "bunların oluşumuna sebep olan kişilerin hakkında suç duyurusunda bulunulmasına" diyor. Aslında YSK burada kamu düzenini korumaya yönelik çok ciddi önlemler almış.
Dolayısıyla bizim için önemli olan şu: Kamuoyu vicdanında biz gerçekten seçmenimizin iradesini sakatlayacak bu hilelerin ortadan kaldırmaya ve seçmenimizin iradesinin sandığa yansımasına vesile olduk ve bundan dolayı gurur duyuyoruz. YSK'nın verdiği karar da böyle bir karar. Bu kararı okuyan her hukukçu, bu kararın mesnedinin, dayanağının hukuki olduğunu görecektir.
Ve göreceksiniz önümüzdeki günlerde de kamuoyu bunu yavaş yavaş konuşmaya başlayacak. Yani seçimde ciddi biçimde usulsüzlük ve hukuksuzluk yapılmış ve YSK buna "dur" dedi. Bizim için önemli olan kısım bu.
SİYASET BİLİMCİ AKADEMİSYEN DR. OĞUZHAN BİLGİN
YSK'nın gerekçeli kararına baktığımız zaman birkaç şey göze çarpıyor. Birincisi, YSK öncelikle yöntem olarak herhangi bir şaibe iddiasından, bir varsayımdan değil, somut verilerden yola çıkarak teknik bir metin ortaya koymuş. Buna dikkat etmiş.
Mesela, 108 sandıkta sayım döküm cetvellerinin bir kısmının tamamen kayıp olduğunu, bir kısmının tahrif edilmiş olduğunu söylüyor. Toplam 108 sandıktaki sonuçlar hukuken yok hükmündedir ve bu 108 sandıktaki toplam oy sayısı 30 binden fazla. Her iki adayın arasındaki farkın 13 binde kaldığı düşünüldüğünde 30 bin seviyesindeki bir oyun hukuken yok hükmünde olması zaten başlı başına seçimin iptalini gerektiriyor.
"GEREKÇELİ KARARDA 300 BİN ŞÜPHELİ OYDAN BAHSEDİLİYOR! BU, ARADAKİ FARKIN 20 KATI!"
İkinci olarak; 754 sandıkta kamu görevlisi olmayan sandık başkanlarının bulunması hukuki bir problem ortaya koyuyor. Toplam 300 bin oyun şüpheli bulunduğu söyleniyor ki bu aradaki farkın 20 katı demektir.
Aynı şekilde KHK'dan ihraç edilmiş 6 sandık başkanı ve 3 sandık üyesinin görev yapması. Bunun da hem güvenlik açısından hem de teknik açıdan soruna sebep olacağı söyleniyor.
"HUKUKEN ÇOK SAĞLAM BİR METİNLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Daha önce çeşitli AYM kararlarında, Yargıtay kararlarında çok karşılaştık, bu gerekçeli kararların bir kısmında, mesela benim aklıma AK Parti'yi kapatma davası geliyor. Onlarda böyle ikna edici bir gerekçe, somut iddialar, hakikaten kanunla çelişki yaşayan durumlar ortaya konulamıyordu.
Ama bu YSK'nın gerekçeli kararında ayrıntısıyla, kanuni alt yapısıyla birlikte verilmiş durumda. Ben, hukuken sağlam bir metinle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
"YSK BAŞKANI VE 4 ÜYENİN ŞERH KAYDI DİKKAT ÇEKİYOR"
Ayrıca bu karar şerh koyan, itiraz eden 4 tane üyenin açıklamalarının da yazılmış olması, YSK'nın aslında hukuken ne kadar duyarlı bir yöntem izlediğini gösteriyor. Hatta YSK Başkanı'nın bizzat kendi şerh kaydı var metinde.
"CHP SÖZCÜSÜ HERHALDE METNİ İYİ OKUMAMIŞ"
CHP Sözcüsü, gerekçeli kararda gerekçenin olmadığını söylüyor. Herhalde iyi okumamışlar diye düşünüyorum ben. Çünkü bu saydığım gerekçeler bile başlı başına ciddi, teknik meseleler. Bu siyasi bir metin değil, tamamen teknik bir metin. Metni okumadan, karalanmaya çalışılmasını ben çirkin buluyorum ve hukuk devletine uymayan bir davranış olarak görüyorum.
"YSK NEDEN 'HIRSIZLIK VAR' DEMEDİ" ŞEKLİNDE ELEŞTİRİLER VAR"
Bu arada bazı çevrelerde "YSK neden ‘çalındı, hırsızlık var' demedi" şeklinde kafa karışıklığı var. YSK, bir ceza mahkemesi değil. YSK, itirazlarla ilgili konularda usulsüzlük var mı yok mu konusunda karar veren organdır. Ama re'sen "bu çalınmıştır, bunlar hırsızdır" gibi bir sonucu varacak kurum değildir. Bu ancak, ceza mahkemelerinin yürüteceği davalarla ve savcıların yürüteceği soruşturmalarla ortaya çıkacak şeylerdir.
Zaten süreç o yönde işliyor. YSK seçimle ilgili duruma el koymuş durumda. Ama işin cezai tarafı, suç duyurusuyla ortaya konulacak. Bundan sonraki süreçte suç duyurusu neticesinde, örgütsel bir faaliyet var mı yok mu, kasıt var mı yok mu, bunlarla ilgili soruşturmalar yapılacak. Yani hukuki süreç normal seyrinde işliyor.
AK PARTİ HUKUKİ İŞLER BAŞKAN YARDIMCISI AVUKAT ÖMER SERDAR
Uzun süredir zaten hukukçuların tartıştığı konular vuzuha kavuşmuş oldu. Biz AK Parti olarak süreci şöyle takip ettik. İstanbul gibi bir yerde binde birlik oy oranı farkıyla aşağı yukarı sonuçlar eşitken biz yasal süreci takip ettik.
Yani, teknik bir takip yürüttük. Aslında başından beri bu seçimi iptal ettirmek gibi bir hedefle yola çıkmış değildik. Sadece milli iradenin tecellisi, hakikatin ortaya çıkması, bize güvenen, inanan seçmenin iradesinin hakikat olarak ortaya çıkması açısından, sandık kurullarından başlayarak, ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu ve YSK aşamasına kadar getirdik.
"TÜRKİYE SEÇMENİNİN KAFASINDA CİDDİ SORU İŞARETLERİ OLUŞMUŞTU"
Bir takım sonuçlar, daha il seçim kurulları aşamasında ortaya çıktı. Özellikle, maddi hatalarla oy farkının 29 binden 13 bine kadar gelmesi, bu konuda Türkiye seçmeninin kafasında ciddi istifhamlar oluşturmuştu.
Olağanüstü kanun yolu olarak 130. Madde kapsamında itirazlarımızı yaparken de bizim eldeki verileri ve işaret ettiğimiz delilleri YSK'ya söyledik.
"İDDİALARIMIZ TESCİL EDİLMİŞ OLDU"
Kanunun amir hükmü olmasına rağmen 2018 Mart ayında değişiklik olmasına rağmen, sandık kurulu başkanlarının yasal çerçeve içerisinde atanmadıklarını belirtmiş olduk ve YSK kararıyla bu iddiamız tescil edilmiş oldu.
Ayrıca kısıtlıların oy kullandığını, ölü seçmenlerin yerine oy kullandırıldığını ve hükümlülere ilişkin bir takım iddialarımız vardı. Sonuçta gerekçeli kararda bunlar da hüküm altına alınmış oldu.
"KAMUOYU VİCDANI BİRAZ DAHA AYDINLANMIŞ OLDU"
Bunlar, bütün olarak değerlendirildiğinde, seçim sonuçlarına müessir olduğu görüldü. Dolayısıyla, bu sorunun ortadan kaldırılması için YSK seçimi yenileme kararı aldı.
Bence kamuoyu vicdanı bu konuda biraz daha aydınlanmıştır diye düşünüyorum.
"NEDEN ZAMANINDA İTİRAZ EDİLMEDİ" DİYORLAR
Sandık kurullarıyla ilgili "zamanında neden itiraz edilmedi" şeklinde gibi eleştiriler olmuştu. YSK, gerekçeli kararında buna ilişkin şunu da söylüyor. Sandık başkanlarının listesini il seçim kurulu vermediği için siyasi partilerin buna vakıf olması mümkün değil. Dolayısıyla önceden itiraz da mümkün değil ve bunun olağanüstü itiraz yoluyla hukuka uygundur.
SİYASET BİLİMCİ PROF. DR. BÜNYAMİN BEZCİ
"YSK HATAYI KENDİNDE GÖRMÜŞTÜR"
YSK kararından anlaşılan, seçimleri güvenli bir şekilde yürütmekle görevli kurumun hatayı kendinde gördüğüdür. Muhalefet şerhi yazan üyeler de aynı noktaya karşı çıkmaktadır.
"MUHALİF ÜYELER İPTAL NEDENİNİN MUTLAKA SEÇMENLE ALAKALI OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR"
Fakat karara muhalif üyelerin zihin dünyasında seçimlerle ilgili bir iptal nedeninin mutlaka seçmenlerle alakalı olması gerektiği gibi bir bürokratik inanç var. Yani bir seçim iptal edilecekse ancak bu seçmen suçundan dolayı olmalıdır gibi düşünülüyor.
"ANCAK YSK, SÜREÇTEKİ HATALI SANDIK KURULU ÜYESİ ATAMALARINI KABULLENDİ"
YSK alt kurullarının hatasının seçmene yüklenmemesi gerektiği gerekçesi bu anlayışa dayanıyor. Oysa iptal kararı veren üyeler YSK'nın süreçteki hatalı sandık kurulu üyesi atamalarını kabullenmekte ve bu durumun seçim güvenliğini zedelediğini düşünmektedir. Bu nedenle atamalarda yapılan şekil hatasının sonuca müteessir olmasından dolayı seçimin iptali yönünde karar bildirmişlerdir.
YSK için zor olan kendi hatasını kabullenmek olmuştur. Zira seçim güvenliğini sağlama açısından hatalarını kabullenmemiş olsalardı oyların sayımındaki usulsüzlükler tek başına iptal nedeni olamazdı.
"ÖNEMLİ OLAN, USULSÜZLÜĞÜN SEÇİM SONUCUNA ETKİ EDİP ETMEMESİ"
Zira YSK pozitif hukuk açısından usulsüzlük meselesine mutlak anlamda bakmıyor. Usulsüzlük olduğunda hemen seçimi iptal etmiyor.
Bizatihi usulsüzlüğün seçimin sonucunu da değiştirecek olmasını da istiyor. Buradaki usulsüzlük ise sandık kurulu başkanlarıyla ilişkilidir.
Gerçekten sandık kurulu başkanlarının memur olması ilçe seçim kurulu başkanının hakim olması gerektiği kadar önemlidir. Asıl sorun ise zihinlerde hukuk devletinin halen yerleşmemiş olmasıdır.