TBMM'de cemevi açılması talebine ret
Ankara 6. İdare Mahkemesi, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün, Meclis bünyesinde cemevi açılması talebini reddeden TBMM Başkanlığı işleminin iptali istemini, reddetti
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Alevi inancına sahip kişilerin
ibadetini yapabilmesi için cemevine ihtiyaç olduğu, bu kapsamda
Meclis bünyesinde bir yer tesis edilerek yapılacak cemevinin
hizmete açılması için işlemlere başlanması yolundaki başvurunun
reddine ilişkin, "TBMM Başkanlığı işleminin
iptali" istemiyle dava açtı.
Ankara 6. İdare Mahkemesi, davayı oy birliğiyle reddetti.
İdare Mahkemesinin gerekçesinde, Anayasa'da herkesin vicdan, dini
inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğunun, din ve vicdan
özgürlüğünün olağanüstü hallerde dahi sınırlandırılamayacağının
hüküm altına alındığı hatırlatıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerine ilişkin Anayasa hükmünün
de hatırlatıldığı gerekçede, cami ve mescitlerin Diyanet İşleri
Başkanlığının izniyle ibadete açıldığı belirtildi. Diyanet
İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile
Anayasa'nın kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümleri düzenleyen
128. maddesine göre çıkarılan kamu görevlilerine ilişkin mevzuat
hükümleri karşısında cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane
olarak kabul edilmesi ve Alevi inancının gereği ibadetin
icrası için cemevi açılmasının yürürlükteki mevzuata göre mümkün
bulunmadığı ifade edildi.
Ancak uluslararası sözleşmeleri, iç hukuka üstün kılan
Anayasa'nın 90. maddesi gereği konunun uluslarararsı sözleşmeler
yönünden de irdelenmesi gerektiğine işaret edilen gerekçede, BM
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde "herkesin din ve
vicdan özgürlüğü" bulunduğununu öngörüldüğü
hatırlatıldı.
Gerekçede, Anayasa'nın din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin
hükümlerinin, uluslararası anlaşma hükümlerine paralellik içerdiği
belirtildi.
Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına İlişkin Kanun'un ve
din, inanç özgürlüğü bakımından var olan uygulamaların, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarıyla ne ölçüde
örtüştüğünün ortaya konulması gerektiği vurgulanan gerekçede,
"Gelinen noktada Aleviliğin, AİHS 9. madde kapsamında
görüldüğü konusunda herhangi bir tartışma kalmamıştır. Kaldı ki,
Türkiye'deki uygulamalar bakımından da bu konuda tereddüt
yoktur" ifadesi kullanıldı.
Dava konusu uyuşmazlıkta davacının, "İslam inancına sahip
olmakla birlikte İslam'ın farklı bir yorumu ve uygulamasını
benimseyen Alevi topluluğu adına pozitif bazı ayrım talep ettiği,
ibadet yeri olarak kabul ettikleri cemevi için TBMM'de yer tesisi
istediği" anlatıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığına, genel bütçeden pay
ayrıldığı, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları
ile ilgili işleri Müslümanlık ortak kimliği esas alınarak, Anayasa
ve laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin
dışında kalarak, miletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek
görev yapma işlevi tanındığı hatırlatıldı.
Devletin negatif ödevi
Tekke ve zaviyeleri kapatan kanuna atıfta bulunan kararda,
ibadet yeri dışında, bir dinin uygulaması ve yorumlaması
niteliğindeki inanış şekilleri için ibadet ritüellerinin ifasının
sağlanması bakımından yer tesisi isteminin, AİHM
kararlarında olduğu gibi devletin negatif
ödevi kapsamında ele alınması gerektiği
kaydedildi. Gerekçede, bu nedenlerle dava konusu işlemin, AİHM
kararlarına ve ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık oluşturmadığı
belirtilerek, şu tespitler yapıldı:
"İslam dini anlayışı bakımından ortaya çıkan çeşitli
mezhep, tarikat, görüş ve yorumlar ile bu inanç biçimlerini
benimseyen grupların ibadethanelerinin tanınması gibi beklenti ve
taleplerinin ayrı ayrı devlet eliyle kamu hizmeti olarak sunulması,
bu hususlarda Diyanet İşleri Başkanlığınca kamusal alan
düzenlemeleri bakımından kullanılan kamu gücü ve takdir yetkisinin
farklı inanç sahibi gruplar açısından manevi anlamda ne ölçüde
tatmin edici olduğu noktasında tartışmalara yol açabileceği
gibi dinsel norm ile hukuksal norm arasında kurulmaya
çalışılan dengenin giderek laik devlet ilkesinden uzaklaşmaya,
farklı inanç biçimlerinin törpülenmesine ve nihayet din ve inanç
özgürlüklerinde sınırlandırmalara yol açabileceği ve bu
yönüyle de davacıların farklılıklarından yola çıkarak açtıkları bu
davadaki amaçları ile çelişeceği sonucuna varılmaktadır. Bu
bağlamda diğer mezhep, tarikat ve dini yorum mensuplarından ayrı
Alevi vatandaşlara özgü TBMM'de cemevinin bir ibadethane olarak
açılması, bunun için idare bünyesinde yer tahsisi yapılmasına
ilişkin talebin reddi yolundaki dava konusu işlemde mevzuaata
aykırılık görülmemiştir."
Davacı Hüseyin Aygün'ün kararı temyiz etme hakkı bulunuyor. Temyiz
istemini Danıştayın ilgili dairesi karara bağlayacak.