Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Levent Gültekin'e saldırıya tepki

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Levent Gültekin'e yönelik gerçekleşen saldırıyla ilgili "Saldırıyı yapanlar bir şekilde elini kolunu sallayarak sokaklarda geziyorsa bu eylem planının bir şeye yaramadığı belli oluyor" dedi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Bağımsız İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, CHP'ye katıldı. İslam'a parti rozetini, Meclis'teki grup toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu taktı. İslam'ın katılımıyla CHP'nin TBMM'deki sandalye sayısı 136'ya yükseldi.

Usta oyuncu Rasim Öztekin'i anarak konuşmasına başlayan Kemal Kılıçdaroğlu, Gazeteci Levent Gültekin'e yönelik saldırıya ilişkin ise "Gazeteci Levent Gültekin dün akşam saldırıya uğradı.

Saldırıya tepki veren iki kadına yürekten teşekkür ediyorum. Düşüncelerini özgürce yazar, kalemini satmaz, kendi düşüncelerini özgürce ifade eder ama bir gazeteci düşüncelerini açıkladı diye saldırıya uğraması kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el, demokrasiye kalkmış demektir" dedi.

Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel'in yargılanması sonucu ceza almalarını eleştiren Kılıçdaroğlu, "İkisi de ceza aldılar. Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinde kaldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. Eylem planının açıklanmasından hemen sonra böyle bir tablo ortaya çıkması acı. Asıl sorgulanması gereken rütbeli olan birisinin kara kuvvetleri istihbarat başkanlığına getirilmesidir ve bunun FETÖ'cü olarak itirafçı olmasıdır. O rütbeyi kim getirdi, kim ona bu makamı tahsis etti? Gazetecilerle uğraşacağınıza bu konularla uğraşın. Birlikte mücadele edeceğiz" diye konuştu.

 Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na eski Ordu Valisi Seddar Yavuz'a hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmasına tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Eğer İnsan Hakları Eylem Planı gerçek anlamda muhataplarına ulaşmışsa, bu davadan süratle beraat çıkması lazım" ifadesini kullandı.

VATANDAŞLARIN EKONOMİK SORUNLARI

Çiftçilerin sorunlarına değinen CHP lideri, "Her toplantıda alın terinden, üretimden söz ederim. Mutfaktan, huzurdan, birlikte olmaktan söz ederim. Farklılıklarımızı zenginlik olarak ifade ederim. Üretim ordusu bizim fikirlerimizdir. Yani üreticilerimiz. Sizin AK Parti hükümetlerinden 210 milyar lira alacağınız var. Biraz kredi verildi, faizler yükseliyor. Faizler tekrar ertelendi. Çiftçi kardeşlerime söylüyorum o faizlerin tamamını sileceğiz. Ana parayı da makul ölçüde taksitlendireceğiz" dedi.

CHP lideri sözlerini şöyle sürdürdü:

"Servisçilerin bir toplantısına katıldım. Onlar da günün 24 saatinde neredeyse çalışıyorlar. Var olan sorunları bize aktarmaya çalıştılar. Plaka tahdidi istiyorlar, haklılar. Çünkü plakaları onların kıdem tazminatı gibidir. Bu onların hakkıdır. Ahmet Özsoy, yönetim kurulu üyesi, 2 örnek olay anlattı: "Bir akşam bir üyemiz beni telefonla aradı, ben ailemle arabadayım ve intihar edeceğiz, aylardır kiramı ödeyemiyorum, çoluk çocuğuma bakamıyorum dedi. Elimizden geleni yaptık ve vazgeçirdik.", "Yine gecenin bir saatinde bir arkadaşım aradı. Saat 11 eve gidemiyorum, çocuklara söz verdim, istediklerini alamıyorum, uyumalarını bekliyorum eve gitmek için dedi."

21. yüzyılın Türkiye'sinde insanları bu noktaya getiren kimdir? Anayasa öngörülen sosyal devletin gerekliliklerini yerine getiremeyenler kimlerdir? Sarayda yaşayanların bir eli yağda bir eli baldayken, 5 kuruş gelir elde edemeyen insanlara kimler yardım edecektir? Sosyal devlet diyoruz, fakirin yanında olan devlettir. Neden yardım yapmıyorsunuz? Bu konuyu da hiçbir arkadaşımın unutmasını istemiyorum. Bir baba çocuklarım uyuduktan sonra eve gideceğim, onlara verdiğim sözü yerine getiremedim diyorsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Kimler yönetiyor bu ülkeyi? Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu?"

KADIN HAKLARI

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla, kadınların haklarının da iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayan CHP lideri, "Hayatımızın her alanında kadın var. İnsanlığın gelişmesi, büyümesi, dilimizin öğretilmesi, sevgiyi saygıyı annelerimizden, kadınlardan öğreniyoruz. Kadınlar toplumun 2. sınıf vatandaşı mı? Hayır. Birlikte olduğumuz, eşit olduğumuz bir ortamda hepimizin huzuru, bereketi olur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayarak yola çıkacağız. Birlikte mücadele edeceğiz. 8 Mart 1857 tam 164 yıl önce New York'ta bir tekstil fabrikasında kadınlar grev yaparlar, haklarını isterler, mücadele ederler. Polis baskını olur, kadınlar fabrikaya kapatılır, kilitlenir yangın çıkar ve hak arayan 120 kadın yanarak ölür. Dolayısıyla daha sonra 16 Aralık 1977'de BM bu günün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul eder" diye konuştu.

"Kadınlar ne istiyorlar, talepleri ne?" diye soran Kılıçdaroğlu, "Neden kadınların talepleri konusunda toplam ayrışıyor? Kadınların taleplerini birileri işitmek istemiyor. Kadınlar neler istiyor alt alta yazdım, diyorlar ki: 'Biz de güvenceli çalışmak istiyoruz, çalışmak istiyoruz. Üretmek istiyoruz. Alın teri dökmek istiyoruz. Kayıtdışı değil sigortalı çalışmak istiyoruz diyorlar. Bu talep haksız mı? Sonuna kadar haklı. Üretmek kadının da haklı. Sigortalı olmak kadının da haklı. Peki hangi gerekçeyle buna karşı çıkılıyor?" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

"4 Mart'ta Kadıköy'de yolda bir kadın önümü kesti. 'Benim kocam yok, 10 yıldır dulum. 4 tane çocuğum var, Cumhurbaşkanı'na 10 mektup gönderdim bir tane bile cevap gelmedi. Benim bir ricam var, oğlum işsiz ben işsizim ya bana bir büfe verin ya da beni işe alın. Buraya yürüyerek geldim. Her şeyim kapalı, sizden yardım değil iş istiyorum. Benim çalışmam lazım' diyor. Bir kadın 4 çocuğu var yardım istemiyor onuruyla çalışmak istiyor. Hakkı mı, hakkı. Sosyal devletin bunu sağlaması gerekiyor, anayasada bu var. Çalışmak herkesin hakkıdır diyor. Çalışmak herkesin hakkıysa, o hakkı teslim edecek devleti yönetenlerdir. Ben Cumhurbaşkanı'na 10 mektup gönderdim bir cevap alamadım diyor. Alamazsın ki. Saraydan senin sorununla ilgilenen var mı, yok.

Son 1 yılda 571 bin kadın işinden oldu. Büyük bir kısmı da bunların kayıt dışı. Kadın da aksini iddia edemiyor elinde belge yok. İŞKUR'dan iş bekleyen üniversiteyi bitiren kadın sayısı 472 bin. İŞKUR'da bekleyen bütün kadınların toplamı 1 milyon 400 bin. Kadın iş buldu çalıştı, diyor ki eşit işe eşit iş olması lazım. Aynı ücreti yapıyorsak aynı ücreti almalıyız. O zaman harcadığımız emeğin karşılığını alırız. Yüksekokul ve üzeri eğitime sahip olan kadınlar erkeklere göre yüzde 15,8 daha düşük ücret alıyor. Aynı koşulları var, erkek daha yüksek aylık alıyor. Bu oran ilkokul ve altı eğitim gören kadınlarda yüzde 38,6. Kadınlar 'eşit işe eşit ücret' diyor.

Kadınlar iş güvenliği de istiyor. İş kazası dolayısıyla hayatımızı kaybetmeyelim diyor. 2013-2020 yıllarında 965 kadın iş kazasında hayatını kaybetti. Demek ki iş güvenliği yok. Bu talebin yerine getirilip getirilmediğini kim denetleyecek? İlgili Bakanlık denetleyecek. Bakanlık üstüne düşen bütün görevi yapmıyor. Kadınlar ayrıca örgütlü, sendikalı olmak istiyorlar. Kadınların bu talebi haklı. Örgütlülük her zaman güçlü oluyor.

Kadınlar diyor ki, madem anayasada sosyal devlet var, gereği neden yerine getirilmiyor diyor. Kreş olsun, çocuklarımızı oraya bırakalım gidip üretelim diyorlar. Haklılar. Yerel seçimlerde belediye başkanı adayı arkadaşlarıma, 'yoksul mahallelerden başlayarak kreşler yapacaksınız, anne çocuğunu güven içinde getirip kreşe bırakacak' dedim. Böylece anne kenti tanıyacak. Onun da gezmeye, alışveriş yapmaya hakkı var. O zaman o çocuğa sosyal devletin her türlü güvenceyi sağlaması lazım. Bu hak yeterince yerine getirilmiyor. O zaman sosyal devlet görevini yapmıyor.

Kadın konukevi... Yasaya göre zorunlu. Ama bugün çok sayıda belediye bu görevi yapmıyor. Kadınlar şiddete uğradıklarında ya da evden ayrılmak zorunda kaldıklarında gidecek yer bulamıyor. 83 milyon nüfusumuz var, ülkemizde kadın konukevlerinin kapasitesi 3 bin 482. 10 bin kadına 1 kişilik yer var. Bu vicdani midir, ahlaki midir? Hayır. Bu konuda yüzlerce şikayet geliyor. Bizim belediyelerimiz yapıyorlar. Ama büyük bir sıkıntı var. Kadınlar şiddetin sonlandırılmasını istiyor. Yasalar var. 6284 sayılı yasa var, ama maalesef gereği gerine getirilmiyor."

SAMSUN'DA KADINA ŞİDDET

Samsun'da kadına yönelik şiddet olayı hakkında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, "Samsun'da şiddete uğrayan kadının görüntülerini sonuna kadar izleyemedim. O küçük çocuğun nasıl kaçtığını, nasıl şaşkınlıkla olaya baktığını, annesine uygulanan şiddet konusunda nasıl çaresiz kaldığını görüyorsunuz. İnsanın vicdanı kabul etmiyor. Sosyal medyanın en büyük yararı bu. Bir görüntü Türkiye'yi salladı. Böyle bir şey yapılır mı? Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bir olaydır. Yasaların yerine getirilmesi lazım. Ne demek kravat takınca iyi hal indirimi? Bugün güvenliğinin sağlanmasını isteyen pek çok kadının korktuğunu biliyoruz. Gereğinin yapılması lazım. Kadınlar toplumsal cinsiyet eşitiliği istiyorlar" ifadelerini kullandı.