MHP lideri Bahçeli: Akdeniz ve Ege'deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Akdeniz ve Ege'deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz düşünülemeyecektir. Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine düşenlerdir. Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik ülkelerdir." açıklamasında bulundu.
MHP lideri Bahçeli '30 Ağustos Zafer Bayramı' dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Bahçeli'nin gündemin Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmeler vardı. Bahçeli çok sert sözlerle Yunanistan kanadını uyardı.
Bahçeli açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Türkiye’miz bir yanda KOVİD-19 hastalığının ağırlığına, diğer
yanda doğal felaketlerin acılarına direnirken, aynı anda hem kara
hem de deniz sınırlarımızı kapsamına alan muazzam bir varoluş
mücadelesiyle hükmü şahsiyetini ve egemenlik onurunu
savunmaktadır.
En küçük taviz, tavsama veya tereddüte açık kapı bırakmadan milli
birlik ve güvenliğimiz muhatap ve muhasım ülkelere karşı
cansiperane şekilde müdafaa edilmektedir.
Tarihi kahramanlıklarla dolu Türk milleti için Ağustos ayı gecenin
sisini dağıtan zafer meşalesi, geleceğin koordinatlarını çizen
muvaffakiyet medarıdır.
Zaferlerimizin yoğrulduğu bu ay içinde 98 yıl evvelki kuyruk
yaraları tekrar kanayan müflis müstemlekeciler bir kez daha
karşımıza çıkmaya yanılarak cüret etmişlerdir.
Ağustos ayının ne anlama geldiğini, korkak dedelerinin hangi
pespayeliklere mahkûm olduğunu en iyi bilen soytarıları bugünlerde
tehlikeli bir kaşıntı tutmuştur.
Şu tarihi gerçeğin hatırlatılıp altının çizilmesi çok
önemlidir:
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz 26 Ağustos 1071 Malazgirt
Zaferi’nin fazilet ve fıtrat bakımından devasa bir adımı, soy ve
ruh açısından dev bir ayağıdır.
İki tarih arasında geçen 851 yıllık zaman diliminde Anadolu
coğrafyası adımızın, acımızın ve anılarımızın maşeri vicdan
potasında kaynaşıp milli karar ve kadere dönüştüğü bir vatan
unvanıyla şereflenmiştir.
Nitekim emek ve enerji sarfetmeden, kan ve ter dökülmeden, haysiyet
ve hedef birleşmeden; akıl, sabır, strateji, feragat kültürü
yeşerip yükselmeden bir coğrafyanın vatanlaşması sadece boş bir
hayalden ibarettir.
Vatan, meşakkatli bir arayışın, asırların kuytuluklarına kök salmış
güçlü bir irade ahlakının eseri ve ebedi esenliğidir.
Sultan Alparslan’ın 949 yıl önceki mutlak ve zamanlar üstü zaferi
yüzyıllar boyunca Bizans’ın varislerini delirtmiş, çıldırtmış,
adeta sindirim sistemlerini bozmuştur.
Bu nedenle Malazgirt destanıyla Anadolu topraklarına dikilen
istiklal sancağımızdan intikam almak için yanıp tutuşan, elde
edilen muazzam başarının rövanşıyla heveslenip hezeyan bataklığına
çakılan ehl-i salip farklı bahanelerle, ama hep aynı gayeyle
asırlarca barbar seferler düzenlemiştir.
Bizim nazarımızda Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruz ve 30 Ağustos
Başkomutanlık Meydan Zaferi aynı kanın aynı damarda, sadece farklı
tarihlerde akışından başka bir manaya gelmeyecektir.
Boyalı medyanın, köksüz bazı siyasetçilerin “Malazgirt’i
kutladılar, 30 Ağustos’u yasakladılar” iftiraları yalnızca ecdada
hakaret değil, kesif olarak vatana ve millete ihanettir.
Nankör ve namert koalisyonu zillete bulanmıştır.
İstanbul Barosu’nun önüne şehit savcımız M.Selim Kiraz’ın dökülen
kanında parmak izi bulunan işbirlikçi teröristin paçavradan
müteşekkil posterini asanlarla, tarihte husumet kazısı yapan
odaklar aynı çanaktan beslenen kokuşmuşlardır.
Tarih cahillerinin Türk milletinin zaferleri arasında nifak
fidanlığı dikme amaçları, istismar ve inkar üslubuyla şerefli
mazimizi, vatan kuran, vatan kurtaran elleri öpülesi aziz
büyüklerimizi birbirinden ayırma ve koparma alçaklıkları ancak
beşinci kol faaliyeti olarak değerlendirilecektir.
30 Ağustos 1922’nin Dumlupınar’ında Gazi Mustafa Kemal Atatürk
kumandasındaki şanlı Türk askeri, Sultan Alparslan ve kahraman
neferlerinin emanetine canları pahasına kol kanat germişler, sahip
çıkmışlardır.
Büyük Taarruz’un ilham ve irade kaynağı Malazgirt Zaferi’nin ruh
kökünde saklıdır.
Sultan Alparslan Türklüğün vatan şerefidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türklüğün kurtuluş simgesidir.
Bu iki muhterem isim arasında bölücülük yapanlar, Malazgirt ile
Büyük Taarruz arasına dinamit tuzaklayanlar Yunan tezlerine, Ermeni
diasporasına, Rum oyunlarına, Haçlı operasyonlarına, zalim
senaryolara hizmet edenler ve onlardan rezilce himmet
bekleyenlerdir.
30 Ağustos Zaferi Türk milletinin diriliş ve yükseliş
nişanesidir.
Ve sonsuza kadar da böyle kalacaktır.
98 yıl önce önümüze katıp Ege’ye kadar kovaladığımız müstevlilerin
bugünkü zelil kalıntıları anlaşılan tarih sayfalarında anlatılan
hadiselerden ne ibret almışlar ne de sonuç çıkarmışlardır.
Yunanistan 1821 yılından beri Türk milletini rahatsız eden habis
bir urdur.
Bu ur mümkünse tedavi edilecek değilse bedeli ne olursa olsun
koparılıp atılacaktır.
Yunan zihniyetinin Türk ve İslam düşmanlığı ileri bir
noktadadır.
30 Ağustos Zaferi’mizin 98’inci yıldönümünde Akdeniz ve Ege korsan
dayatmaların, küstah provokasyonların, husumet gösterilerinin ana
sahası olmuştur.
Yunanistan’ın gerilim politikaları, mütecaviz ve mütehakkim
arzuları Türkiye’nin sabır ve tahammül ölçülerini kırılma noktasına
kadar bükmüş, nihayetinde son aşamaya getirmiştir.
Akdeniz ve Ege Denizi’nde donanmalar karşılıklı olarak
mevzilenmiştir.
Aslında iki ayrı blok ve siperde toplanan hak ile batıl, kahraman
ile korkak, Türk milletiyle diğerleridir.
Peşpeşe yapılan askeri tatbikatlar, Navtex ilanları, havada ve
denizde vahim dalaşmalar sıcak çatışma riskini günbegün
tırmandırmaktadır.
Anlaşılan odur ki, Yunanistan’ın denize dökülme istek ve iştahı
yeniden kabarmıştır.
Türk milletinin sinir uçlarına basmanın şiddetli sonuçları
olacağını görmeyen, göremeyen, görse bile önemsemeyen Yunanistan ve
zalim destekçileri sonu çok kötü olacak bir tahrik kampanyasının
orta yerindedir.
Akdeniz ve Ege’de derinleşen ve mayına çarpması an meselesi olan
cepheleşmenin süratle yumuşaması, çatışmasızlığın hakim olması,
gerginliğin azalması, son tahlilde krizin yatışması elbette samimi
beklentimizdir.
Bu kapsamda Yunanistan’ın uluslararası hukuka muvafık ve müzahir
hareketi kaçınılmaz bir mecburiyettir.
Bir diğer sorun da, Fransa’nın 1959 ve 1960 tarihli Londra ve Zürih
Antlaşmaları’nın hilafına Güney Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarına
askeri varlık konuşlandırmasıdır.
Yeni bir Macron kumpası tedavüldedir.
Fransa’nın yanısıra nerede durduğu belli olmayan İtalya, sinsi
sinsi arkadan dolaşan bazı Körfez ülkeleri ve Mısır Akdeniz’de çok
tehlikeli bir girdaba kapılmışlardır.
Yunanistan 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları gereğince askerden
arındırılması gereken 23 adadan 16’sını silahlandırmış, adeta
kaleye çevirmiştir.
Üstelik Oniki Ada’ya ilave olarak pek çok coğrafi formasyonla
ilgili süregelen tartışmalar maalesef Türkiye’nin aleyhine
gelişmiştir.
Yunanistan 98 yıl önce denize döküldüğü yerden tekrar vatan
topraklarımıza çıkmanın ve tutunmanın hedefindedir.
Karşımızda yeni bir işgal projesi bulunmaktadır.
Bu durum sonu ve sonucu ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti adına
var oluş yok oluş meselesidir.
Bugüne kadar diplomatik temaslar, uzlaşma çabaları, görüşme,
buluşma ve sorunları masaya yatırma süreçleri işe yaramamış, fayda
sağlamamıştır.
Yunanistan ile aramızdaki sorunlar hafiflemek bir yana giderek
içinden çıkılamaz hale gelmiştir.
ABD ile Almanya’nın Türkiye ile Yunanistan arasında arabuluculuk
yapması mutabakat kapılarını şu ana kadar aralayamamıştır.
Üstelik Almanya Şansölyesi Merkel’in tüm AB ülkelerini
Yunanistan’ın yanında yer almaya daveti esasen bir Haçlı
çağrısıdır.
Dolduruşa gelen Yunanistan Navtex ilan ettiğimiz alanları en son
altı savaş uçağıyla ihlal etmeye niyetlenmiş, Kıbrıs’ın
güneybatısında bu hevesi kursağında kalmıştır.
Ateşle oynayan Yunanistan, kışkırtan Fransa, kazanana oynamak üzere
kurulan kumar masasına oturanlar ise tanıdık ve bildik
ülkelerdir.
Yunanistan’ın Fransa, İtalya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile
yaptığı askeri tatbikatlara karşı ayrı ayrı iki Navtex ilan
edilmiş, 1-2 Eylül 2020’de de İskenderun açıklarından atış eğitimi
yapacağımız duyurulmuştur.
Türkiye kararlıdır, geri adım atmayacaktır.
Türkiye haklıdır, ne hakkından ne de hukukundan
vazgeçmeyecektir.
Şayet vazgeçilirse Anadolu topraklarının yeni bir istila dalgasıyla
karşılaşması mukadderdir.
Sismik Araştırma Gemimiz Oruç Reis’in önünün kesilmesi Türkiye’nin
kara ve deniz vatanına kast etmektir.
Güç kullanılarak buna izin verilmeyecektir.
Akdeniz ve Ege’deki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz
düşünülemeyecektir.
Düşünenler de ya düşkünler ya da hesap hatası içine
düşenlerdir.
Yunanistan’ın 12 deniz mili dayatması bir savaş sebebidir.
Yükselen tansiyonun kanamaya ve dehşet verici bir kapışmaya yol
açıp açmayacağını tayin edecek husus Yunanistan’ın bundan sonraki
tavır ve tutumudur.
Aksi halde günah Türk milletinden gitmiş olacaktır.
Milletimizin acil beklentisi Ege’de hakim olan statükonun
sorgulanması; adil, eşit ve hakkaniyetli şekilde dengelenip
değiştirilmesidir.
Oniki Ada’nın coğrafi, siyasi ve diğer özellikleri hesaba katılarak
hukuken tekraren ele alınması Ege’de barış ve istikrar umutlarına
canlılık katacak, ülkemiz aleyhine teşekkül eden adaletsizliği bir
nebze de olsa telafi edecektir.
Ancak Yunanistan kötü niyetlidir, uluslararası hukuka, egemenlik
haklarımıza ve milli güvenliğimize açıktan meydan okumaktadır.
Sonuçlarına katlanmak üzere Türk milletine meydan okuyanın akıbeti
ya mezar ya da mezattır.
Türkiye’nin vereceği bir taviz yoktur.
Yunanistan ile konuşma, anlaşma ve uzlaşma vasatı her geçen gün
imkân sınırlarından uzaklaşmaktadır.
Herkes bilmelidir ki, baktığımız yer Kocatepe, bastığımız yer
Dumlupınar, bayraklaştığımız yer İzmir, düşmanı batıracağımız yer
de gene Ege’dir.
Hiçbir ülke güç gösterisiyle, donanma sevkiyatıyla, kara ve deniz
sularımızla birlikte kıta sahanlığımız ve münhasır ekonomik bölge
alanlarımızda her tarafından tutuşacağı ateşe yaklaşmamalıdır.
30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın nihai mükâfatı olan
kutlu zaferimizi asla lekeletmeyeceğiz, dün gömdüklerimize bugün
boyun eğmeyeceğiz.
Zaferimiz kutlu olsun, dilerim ki, nice büyük zaferler müstakbelde
aziz milletimizle buluşsun.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’mızın
bütün kahraman gazilerini, muhterem şehitlerini, cesaret ve fedakar
abidelerini rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum.
Allah hepsinden razı olsun diyorum.