TBMM Başkanı Şentop'tan İdlib açıklaması: Bundan sonra olacaklardan Türkiye sorumlu değildir
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İdlib'deki son durumla ilgili, "Bundan sonra olacaklardan Türkiye sorumlu değildir. Sorun sahada çözülecektir” ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İdlib'de Türk askerine yönelik saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, "Bundan sonra olacaklardan Türkiye sorumlu değildir. Sorun sahada çözülecektir. 9 yıldır kendi vatandaşlarını öldüren rejim bu sefer Türk ordusunda saldırdı. Esed ordusu bu saldırıyla el bombasının pimini çekmiştir" dedi.
FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmasına yönelik
açıklama
TRT Haber’in aktardığına göre FETÖ'nün siyasi ayağına yönelik
tartışma ve iddialara ilişkin konuşan Şentop, "Tabi bu tür
iddiaları daha önce de geçen hafta cevap verdim Sayın Başbuğ'un
açıklamaları üzerine. Bunu milletvekillerimizin yapması parlamento
çatısı altında yapılmasına çok yanlış buluyorum şunun için. Türkiye
malum darbeler yaşadığı darbelerden sonra vesayet dönemleri yaşadı
vesayete karşı bir mücadele. Birçok partinin olduğu gibi AK
Partinin daha önce dediğim meselelerden biriydi" dedi.
Şentop sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süreci sadece bir FETÖ terör örgütü çerçevesinde ele almak yanlıştır çarpıtmaktır bence biraz da küçümsemektir.
Birkaç şey söyleyeceğim mesela geçen haftaki tartışma bağlamında. Bunu ifade ettim ben o zaman yapılan sivil kişilerin askeri mahkemede yargılanmaması. Asker kişilerin anayasal düzene karşı suçlar bakımından sivil mahkemelerde yargılanmasına dair düzenleme münferit bir düzenleme bir olaya mahsus bir düzenleme değil.
Bir kere bahsedilen olaylar yani Sayın Dursun Çiçek'in tutuklanmasıyla ilgisi yok. Kanun tabi bunu Milletvekili olmayan arkadaşlar belki bilmeyebilir. Onu mazur görebiliriz yirmi altı haziranda kanun meclisten geçmiş ama kanun meclisten geçerek yürürlüğe girmiyor. Resmi gazetede yayınlanması Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp resmi kaçta yayınlanması lazım yürürlüğe giriş tarihi 9 Temmuz.
Dursun Çiçek ne zaman tutuklanmış 30 Haziran yani kanun yürürlüğe girmeden önce tutuklanmış bir gün tutuklu kalmış serbest bırak.
Sonra kanun yürürlüğe girmiş Kasım ayında tekrar tutuklanmış tekrar serbest bırakılmış ertesi gün. Sonra Anayasa Mahkemesi 21 Ocak 2010'da Kanunu iptal etmiş yürürlüğün durması kararlar vermiş bir ay sonra Dursun Çiçek tekrar tutuklanmış.
Yani kanun ortada yokken tutuklanmış, kanun yürürlüğe girmiş tutuklanmış, kanun Anayasa Mahkemesi iptal edilmiş yürürlükten kaldırılmış tekrar tutuklanmış. Dolayısıyla belli bir olayla ilişkili olarak bunları yorumlamak yanlış arkasından ne olmuştu 12 Eylül 2010’da bu sefer askeri yargıyla ilgili Anayasa değişikliği yapılmış ve bir sınırlama getirilmiş.
Daha sonra FETÖ tamamen tasfiye edilmiş FETÖ eğer bu dikkate alınacak olursa 15 Temmuz’dan sonra 16 Nisan 2017’de bu sefer askeri yargıyla ilgili Anayasa'da 145. maddeyi tamamen kaldırmışız Anayasa değişikliği ile. Yani bu vesayetle mücadeleden birçok adımdan bir tanesi. Burada bir şey daha ifade edeyim bakın denebilir ki 12 Eylül 2010 referandumunda bu da söyleniyor yani desteklediği FETÖ, FETÖ'cüler destekledi falan amenna fakat biz 12 Eylül 2010 referandumun da askeri yargının alanını daraltan anayasal düzene karşı suçlar bakımından istisna getiren sivil yargıyı etkin kılan bir düzenlemeyi 12 Eylül 2010 referandumun da yapmasaydık 15 Temmuz’dan sonra FETÖ'cü Generalleri biz sivil yargıda yargılayamazdık.
Hani bunu Fetöcüler yaptı falan değil hukuk kuralları böyle bir şeydir. Aslında objektif kurallardır düzenlemelerdir bazıları belki bir şeyler murad edebilir o kuralları yaparak bir sonuç elde etmeye çalışır ama. Bazen o kurallar onların da aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanır dolayısıyla hukuk kuralları meclisin yasama faaliyetleri çerçevesinde ben herkesi daha dikkatli konuşmaya davet ediyorum. Parlamentonun sonuçta bir ortak akılla üretiliyor yasama süreci devam ediyor ve sonuç bu ortak akılda üretiliyor. Parlamentonun bu anlamda yanlış yapmayacağına ben inanıyorum kasıtlı olarak yanlış yapmayacağına herkesin de inanması gerekir."