Güncelleme Tarihi:
Bu ilk buluşmamız. Ekrandan yansıyan sert bir havası var. Ama karşısındakine karşı çok sıcak. O da bu durumu farkında; “Çok sert olduğumu düşünüyorlar, görüntü olarak öyle durduğumu kabul ediyorum ama asla o hissettikleri kişi değilim” diyor. Saçları yeni işinden dolayı kaynak, bu ona daha farklı bir hava vermiş. İlginç de bir hikâyesi var. Başlıyoruz sohbete...
◊ Sert bir havan var. Göründüğün kadar maço bir tip misin?
Yok, maço değilim. Erkeksi diyelim. Sert de değilim, mizacım öyle gibi duruyor.
◊ Bir önceki işinde de 400 küsur bölüm boyunca sert bir ağayı canlandırmıştın. Oradan sana duruş olarak kalan bir şey oldu mu?
Olmadı ama...
◊ Olmuş gibi gülüyorsun...
Yok, güldüğüm şeyi açıklayacağım şimdi. Benim babam ağa zaten. Dedem de ağaydı. Bizim zaten içimizde var. Ben öyle bir hayatın içinden geliyorum.
◊ Biraz anlatsana hayatının o kısmını?
Mesela dedem çok tanınan bir ağaydı. 10 yaşımda hiç girmediğim bir mahalleye girsem de beni tanırlardı. Ya da hiç tanımadığım bir bakkala girip “Ben bu kişinin torunuyum” dediğimde bana istediklerimi verirlerdi.
◊ Sen küçük ağaydın o zaman...
Aslında bizde şöyle bir şey var; aklı başında bir şey söylediğinde ve o şey doğruysa, devamında insanlar bunu görüyorsa, sana kulak asmaya başlıyorlar. Ya, bir bakıma, evet küçük ağa gibi bir şeydim. Ama benim babam zaten bir şey söylediğinde “Niye” diye bile sormayacağım bir adamdır.
◊ Sert olduğu için mi niye diye sorgulamazsın?
Hayır, o bir şey söylüyorsa, o söylediği şeyi zaten 50 kere düşünmüş, ona göre söylemiştir, bir bildiği vardır.
◊ Baban, deden ağa... Aşiret kültürü seni hangi açılardan, nasıl etkiledi?
Aşiret var ama dizilerde falan gördüğünüz şekilde değil, kan davası, belinde silahlı adamlar yok, ben hiç silah bile görmedim. Çok kalabalık, çok fazla insana sahip büyük bir aile diyebiliriz.
◊ İsmi nedir sizin aşiretin?
Recepler. Şimdi oynadığım proje ‘Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’... Küçüklüğümden beri duyduğum şey şu: “Selahaddin Eyyubi’nin soyundan geliyoruz.” Ama gerçekliği ne kadar bilmiyorum.
◊ Ailen, aşiretin mesleğine nasıl bakıyor?
Ailemiz sanatı çok seviyor. Babamın kuzeni Ankara’da sinema televizyon okumuş. Diğer kardeşi senaristlik okumuş. Dayım senaryo eğitimi alıyor.
◊ Senin yine de sevişmem, soyunmam, öpüşmem gibi kuralların oluyor mu?
Hiç öyle bir şey konuşulmadı. Ağa olunca sana kimse karışamıyor. Sözü söyleyen sensin zaten (gülüyor).
◊ Çok hızlı ilerledik. Peki, nerelisin?
Batmanlıyım. Orada doğup büyüdüm. İstanbul’a üniversite eğitimi için geldim. Üç erkek, iki kız, beş kardeşiz, ben en büyükleriyim.
◊ Batman’da hayat nasıldı senin için?
Benim Batman’daki hayatımla şu an yaşadıklarımı benzettiğim bir durum var. Batman büyük bir şehir değil, ailemiz de bilinen bir aile olunca, ister istemez beni orada herkes tanıyordu. Sokakta bir yerden bir yere gittiğimizde 100 kişi bana selam verirdi, ben o insanların yarısını tanımıyordum. O sebeple Batman’dan buraya gelip tanınmaya başladıkça psikolojik olarak çok yadırgadığım bir şey yaşamadım.
‘ROMANTİK DEĞİL ORMANTİĞİM’
◊ Bir röportajında “Aşk adamıyım” demişsin. Nasıl aşk adamı olunur?
Sevdiğin insanı kendinden daha çok düşündüğünde, kendine yapmadığın şeyleri ona yaptığında. Sana bir şeyler yazdırıyorsa, gelecekle ilgili çok büyük hayaller kurduruyorsa ve sen bunları yapmak için can atıyorsan o oranda da âşık ve aşk adamısın.
◊ Romantik misin?
Ben romantik değil ormantiğim.
◊ O nasıl oluyor?
Mesela elini falan tutup seni çok seviyorum falan diyemem, biraz daha maskülen bir tavırla yaklaşırım. Aslında içimde el tutan adamım ama dışarıdan “Seni çok seviyorum, haberin olsun” diye söylüyorum.
◊ Seni hiç tanımayan birine kendini nasıl anlatırsın?
Karşımda rahat olabilirsin, seni her türlü anlarım.
◊ Hiç o kadar karşısında rahat olunacak gibi durmuyorsun, ciddi bir havan var...
Aslında öyle değil, çok iyi empati yapar, insanları anlarım. Kötünün bile niye kötü olduğunu anlamaya çalışırım. Kaldıramadığım şey vefasızlık, nankörlük.
◊ Hayattaki gizli zevklerin neler?
Bana bakınca pek tahmin etmeyeceğin tarzda müzikler de dinliyorum. Mesela Aleyna Tilki. Bugün buraya gelirken yolda Melis Fis dinliyordum gibi.
‘EN İYİ OYUNCULAR KİMLER DİYE SORDUKLARINDA BENİ DE SAYMANI İSTERİM’
◊ İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde muhasebe okumuşsun. Amaç İstanbul’a mı gelmekti, yoksa gerçekten muhasebeyi mi seviyordun?
Ticaretle uğraştığımız için muhasebeyle ilgili bilgi sahibiydim. Vakit kaybetmek yerine hemen başlamak istedim, mezun da oldum.
◊ Peki, oyunculuk nereden çıktı?
Çocuk yaşlarda kılıktan kılığa girer, taklitler yapardım. Üniversite birinci sınıfta kuzenim “Sen oyuncu olmalısın” diyordu, sonra benim adıma bir ajansa başvuruda bulundu. Bir süre bu iş bana göre değil diye düşünüp gitmedim. Ama ardından yardımcı oyuncu olarak işlere çağrıldıkça kabul etmeye başladım. 200’ün üzerinde sette yardımcı oyunculuk yaptım.
◊ Bayağı ünlü bir yardımcı oyuncuymuşsun... Hiç umudun kırılmadı mı?
Aslında hep ileride büyük bir şeyler olacağını hissediyordum, hatta ileride önüme çıkar diye yardımcı oyuncu olarak gittiğim işlerde pek yüzümü göstermemeye çalışıyordum.
◊ Sonra talihin nasıl döndü?
Önce bu iş bana göre mi onu anlamak istedim. Set ortamı eğlenceli olduğu kadar çok da gergin. Bu işi yapacağım dedikten sonra da eğitim almaya başladım. Ama kimse o dönem özel bir şey yapmadı. Müzik yapıyor, söz ve beste yazıyorum. Şarkı satmak için gittiğim bir yerde beni çok beğendiler, film de çekeceklermiş ve ilk başrolüm bir korku filmi oldu. Sonra bir korku filminde daha oynadım. Ardından İran yapımı bir festival filmi geldi. Bir de dönem işi belgeselde rol aldım. Orada kral rolündeydim. ‘Kan Çiçekleri’ dizisi için bir ağa karakteri arıyorlarmış. Yüz ifademden etkilenmişler ve o şekilde başladı. O proje
3 sene, 434 bölüm sürdü.
◊ Bundan sonrası için neyin hayalini kuruyorsun?
Mesela “Sence Türkiye’nin en iyi oyuncuları kimler” diye sorduklarında beni de saymanı isterim.
‘EŞİMİ RÜYAMDA GÖRDÜM’
◊ Sana yapılan yorumlarda gözlerine çok iltifat almışsın. Şimdiye kadar aldığın
en garip yorum neydi?
Mesela “Bana böyle bakarsan benden istediğin her şeyi alabilirsin”, “Bütün ömrümü sana veririm”, “Ülkemi bırakıp sana gelirim” gibi şeyler geliyor.
◊ 3,5 yıldır evlisin. Tam şöhret kapını çalmadan evlenmişsin. Eşin bu ilgiden rahatsız oluyor mu?
‘Kan Çiçekleri’ ilk başladığı dönemde abartılı mesajlar gelince “Ne oluyor” falan gibi şeyler yaşadık. Artık normal karşılıyor.
◊ Eşinle nasıl tanıştınız?
Tesadüflerle... İş ortağımın (gelin-damat fotoğrafları için çekim platosu) Ankara’dan bir tanıdığının tanıdığı. Muhabirlik yapıyordu, İstanbul’a gelmiş bir iş görüşmesi için. Aslında ilk karşılaşmada bir şey olmadı. Sonra rüyamda gördüm. Üstüne düştüm, Instagram’ını buldum, takipleştik. Bir süre konuştuk sonra kendimi Ankara’ya giden bir trende buldum.
◊ Evli olman hayranlarını etkiledi mi?
Hayranlarımla ilgili bu konuda hiç olumsuz bir etkileşim yaşamadım açıkçası, kimseyi etkilemedi bence. Ama genel olarak hayranlarımdan bağımsız, bu konuda çarpıcı, aynı zamanda beni üzen bir tespitim var. Bence son dönemde insanların ilgisini evli erkekler daha çok çekiyor.
◊ Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
İlk kez söyleyeyim, eşim hamile.
◊ Aa, tebrik ederim. Ne hissediyorsun?
Çok değişik bir duygu. Bir yandan sanırım doğum anı gelene kadar ne olduğunu anlayamayacağım, çok sıfır bir duygudayım, bir yandan da çok heyecanlı, panik haldeyim.
◊ Bugün bayram... Bayramlar sana ne ifade ediyor?
Benim için çok kıymetli. Hâlâ aynı ritüelleri yaparız. Uyanıp bayram namazına gideriz, oradakilerle bayramlaşırız. Eve dönüp aile içi bayramlaşmayı yaparız, sıraya girer, babamızın elini öper, harçlığımızı alır, akraba ziyaretine başlarız. Buradan herkesin bayramını kutlar, küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden öperim. Herkesin bayramı mübarek olsun.
‘KISKANIP ÖNÜMÜ KESMEYE ÇALIŞANLAR ÇOK OLDU’
◊ 7 yıldır oyunculuk yapıyorsun. Seni mesleğinde en rahatsız eden ne oldu?
İnsanların göründüğü gibi olmaması...
◊ Yeni parlayan bir isim olarak önünü kesmeye çalışanlar, kıskananlar oldu mu ya da oluyor mu?
Kıskanıp önümü kesmeye çalışanlar çok oldu. Bana iyilik yapılırken başkasına nispet olsun diye yapıldı. Ya da başkasına iyilik, bana nispet olsun diye yapıldı.
◊ Hayatında müzik de var...
Söz yazmayı, beste yapmayı çok seviyorum. Aslında ben şarkı söyleyebildiğimi de bilmiyordum, şu anda da çok iyi söyleyebildiğimi düşünmüyorum ama söz, beste yazınca birilerine şarkıyı sunmak için seslendirmen gerekiyor.
◊ İlk şarkını ne zaman yaptın?
6 sene önce. Metrobüsten çıkmış, eve yürürken yazdım. Duvarda ‘Umut’ yazıyordu, ‘Umudum yok artık’ diye başlayan bir şarkı yaptım. Seviyorum, hobi gibi.
◊ Başka neler yapıyorsun?
Yeni dizimde Selahaddin Eyyubi’nin en küçük kardeşi Börü’yü canlandırıyorum. Kafasının dikine giden ama her zaman ailesini ve dostlarını düşünen ve korumak isteyen biri. Sert göründüğü kadar yumuşak bir kalbi var.
◊ Saçların kaynak galiba, alıştın mı?
Evet. Alışmaya çalışıyorum diyelim.