‘Bazıları haddini bilemiyorsa benim bir duruş sergilemem gerekiyor’

Güncelleme Tarihi:

‘Bazıları haddini bilemiyorsa benim bir duruş sergilemem gerekiyor’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2025 07:007dk okuma

Küçük yaşta modelliğe başladı. Ardından direksiyonu oyunculuğa kırdı. Ekranda, beyazperdede ve tiyatro sahnesinde 22 senedir karşımızda. Stilinden özel hayatına hep gündem oldu. Ahu Yağtu ile buluştuk. Geçmişten bugüne yaşadıklarını, çok tartışılan nafaka mevzusunu ve anneliği konuştuk: “Anne-babalar muhakkak iletişimde kalmak suretiyle hayatlarını sürdürmeliler. Biz de böyle yapmalıydık. Ama olmuyor.”

Haberin Devamı

Ahu Yağtu ile yıllar önce tiyatro projesi vesilesiyle buluşmuştuk. Hiç değişmiyor. Stiliyle, duruşuyla kendine has bir havası var. Dışarıdan mesafeli ve ‘cool’ görünüyor. Ama biraz sohbetin ardından duvarlarını indiriyor. Geçmişten başladık, şu sıralar hakkında merak edilenlere uzandık.

Oyunculukta 22 sene olmuş. Oyunculuk genlerde mi vardı?

Hayır, ailede oyuncu yoktu.

Nasıl bir evdi sizinki?

Biz normal, orta seviyenin
bir tık üstü diyebileceğim bir aileydik. Babam özel sektör çalışanıydı, annem NATO’da görevliydi.
Ben tek çocuğum. Sonra babamın ikinci evliliğinden bir kardeşim oldu: Batu.

Annen ve baban sen kaç yaşındayken ayrıldılar?

7 yaşındaydım, annemle kaldım. Batu da ben 11yaşındayken dünyaya geldi. Hep kardeş isteyen bir çocuktum, onun gelmesi çok güzel oldu benim için.

Haberin Devamı

Ayrılık seni nasıl etkiledi?

Babaannem, babam, annem birlikte yaşıyorduk. Evde ister istemez kayınvalide-gelin çatışması olabiliyordu. Ben de çocuk olarak gerginliği hissediyordum. Bir de annem de babaannem de çok dominanttır. Dolayısıyla bu dominantlık yüzünden aile içi çatışmalar çıkabiliyordu. Bu çatırdama çocuğu da etkiliyor. Ben de etkilendim. Bir de çocuk psikolojisinde, bir süre çocuk kendini suçlu hissedermiş, ben de öyle zannediyordum. Zamanla anladım.

Oyunculuk nereden çıktı?

Önce hayatımda bale vardı. Sınavlar, kurslar... Ama konservatuvara kabul edilmedim.
13 yaşındaydım ve boyum diğer kızlara göre çok uzundu, 1,75’ti. Dünya başıma yıkıldı. O arada annemin yakın arkadaşı bir zarafet kursu açtı, her şeyin öğretildiği bir kurstu. Bir sene oraya gittim. O kursun sahibiyle Gaye Sökmen tanışıyorlarmış. Gaye “Ben bu kızı bir göreyim” demiş. Ben 14 yaşında pat diye Çeşme’de defileye çıktım.

O yaşta...

Evet, Maide Erçelebi, Merve İldeniz, Arzum Onan, Özlem Kaymaz gibi isimlerle...

Ve modellik mi başladı?

Evet ama İzmir’de okuduğum için, işler de İstanbul’da olduğundan annemle git-gel yapıyorduk. Otobüsle gece yola çıkardık, sabahları dergi çekimlerim olurdu. Ve bir noktada İstanbul’a taşınmaya karar verdik. 15 yaşımdaydım. Ben de para kazanmak durumundaydım ama çok aktif bir model de değildim.

Neden?

Haberin Devamı

Aşırı zayıftım. Mesela Yıldırım Mayruk defilesine çıkamadım, kıyafetleri bol geliyordu. Herkes 36-38 bedenken ben 32’ydim. Tipim de bir garipti. Kate Moss’larla kısacık saçlar, incecik kaşlar yeni patlamıştı. Ben de öyleydim. O moda buraya geç geldi. Ve ben bir dönem hiçbir şekilde ayak uyduramadım, uzaylı gibi geziyordum.

Sonra ne oldu?

Beş sene modelliğe devam ettim, biraz normal insan görüntüsüne geldim. Ruhen beslenmem gereken başka şeyler de var diyerek Şahika Tekand’ın oyunculuk kurslarına dahil oldum.

Ne zaman “Bu benim mesleğim olur” dedin?

Akademi İstanbul Gösteri Sanatları bölümünden mezunum. Oraya başladığımda, bu artık benim kariyerim olacak diye düşündüm. Öğretmenlerimiz çok profesyoneldi.

Haberin Devamı

‘Mahkemeye gidilmemesi için elimden geleni yaptım’

Magazinden çok çektin mi?

Bir dönem çok çektim. Benim de toyluğum vardı. İsmim sivrilmesin, işimle konuşulayım diye kaçan taraftım. Hiçbir zaman o taraklarda bezim yoktu. Ama sonra yaşananlarla, bir şekilde mecburen yönetmeyi öğrendim.

Yaşananlar derken Türkiye’nin en ünlü isimlerinden Cem Yılmaz’la evlenip ayrıldığın dönem değil mi?�

Tabii, ilişki döneminde de magazin açısından bir pik noktası yaşandı. Ama sakin kalmak, her zaman bir şey söylememek, bunlar bir sistemin bir parçasıymış.

İsmini Google’da aradığımda en çok çıkan şey ‘Ahu Yağtu nafaka’ başlığı oluyor. İnsanların başkasının nafakasını bu kadar dert etmesine ne diyorsun?�

Haberin Devamı

İnsanların bununla ilgili büyük bir derdinin olduğunu düşünmüyorum. Kemal belli bir yaşa gelene kadar ödenecek bir nafaka bu. Benimle alakası yok. Kiraların ve çalışanların maaşlarının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda nafaka bu gibi masrafları karşılıyor sadece. Boşanma aşamasında her şey kararlaştırıldı. Mahkeme de bir değişikliğe gerek görmedi. Bu konu, magazin dünyasında konuşulduğu için gündeme geldi, yoksa kişilerin merakı bu değil. Her zaman para kazanma konusunda, ayaklarımın üstünde durma niyetimi ve varlığımı gösteriyorum. Önemli olan çocuğun iki tarafta da kendini mutlu, huzurlu ve güvende hissetmesi. Baba evinde ve anne evinde çok farklı standartlar olması çocuklar açısından hoş bir durum değil.

Haberin Devamı

Üzülmüyor musun haberlere?

Tabii üzücü, mahkemeye gidilmemesi için elimden geleni yaptım. Avukatımla birlikte Yargıtay aşamasında dahi anlaşmaya çalıştık fakat olmadı. Bu arada oğlum konuyu idrak edecek yaşa geldiği için durumu anladı ve hayat standardımız düşecek mi diye endişe yaşadı. Bu duyguları yaşatmak hiç hoş değil. Tabii o kadar yanlış yansıtıldı ki sanki çocuk doğurdum ve ömür boyu bu parayı alacağım gibi bir algı oluştu. Halbuki konu oğlum.

En yanlış anlaşıldığın şey ne oldu?

En çok bu nafaka konuşulduğu için insanlar ‘Kadın nafaka alayım diye çok ısrar ediyor’ diye düşünmüş olabilir. Ama hukuki süreç bu şekilde ilerlemeliydi. Mahkeme 6 sene sürdü ama ben de kendim ve oğlumun haklarının arkasında durmak zorundaydım.

‘Belki bir gün müzik yaparım’

Annelik aşka kapılarını
kapattırdı mı?

Yok kapattırmadı, neden
kapattırsın?

Peki, âşık mısın?

Âşık değilim.

Şu anda aşk nedir senin için?

Ayaklarım yerden kesildi, kelebekler uçuştu gibi bir durum inşallah olur, güzel hisler bunlar ama daha eskide kaldı. Bence artık önemli olan birine inanmak. Birine inandığın zaman âşık olabilirsin. İnanmak derken de aslında güvenmekten bahsetmiyorum. Hayata dokunuyor, hayatı merak ediyor, iradesi kuvvetli, hayatına sahip çıkabiliyor... Karşımdaki insana dair bunlara inanırsam bu yaştan sonra aşk yaşanabilir.

Dışarıdan ciddi, biraz soğuk ve ‘cool’ duruyorsun. Gerçekten görünen o ‘cool’ kadın sen misin?

Evet, var böyle bir şey ama bu güzel de bir şey çünkü maalesef insanlara sınır koymak gerekiyor. Bazıları çok haddini bilemiyorsa benim bir duruş sergilemem gerekiyor. Çok küçük yaşlardan beri tek başına yaşayan, kendi kendimi idame ettirmeye çalışan biriyim. Yani bir şeyi oynamıyorum ya da ‘cool’ olayım diye özel bir çabam yok. Tabii ki herkesin algısı farklı. Ama samimi olduğum insanlarla da gayet goygoyumu yaparım.

Şimdi neler yapıyorsun?

‘Kardelenler’ devam ediyor. Menekşe karakterini canlandırıyorum. Bence kötü bir karakter değil ama birazcık idare etmeyi seviyor, konfor alanından vazgeçmek istemiyor.

Bundan sonrası için nelerin hayalini kuruyorsun?

Bağımsız filmlerde oynamak istiyorum, bu her oyuncunun gönlünde yatan bir şeydir, inşallah olur. Tek bir alanda kendini ifade etmek insanı köreltiyor, o yüzden New York’a gidip tiyatro okumuştum. Yine bir tiyatro oyunu yapmak isterim. Kim bilir,
belki de bir gün müzik yaparım.

‘Ortak payda için iletişim gerekli’

Oğlun Kemal 12 yaşında. Seninle mi yaşıyor?

Evet, benimle yaşıyor.

Annelik sende neleri değiştirdi?

Bambaşka bir kimlik oluşturdu. Bir şeyleri etiketlemeden, önyargılı davranmadan, daha çok empati yapmaya başladım. Hızlandım.

Sence oğlun için ünlü bir çiftin çocuğu olmak nasıldı?

Onun için kolay değil.

Olumsuz bir haberde gazeteleri, haberleri sakladığın oluyor muydu?

Yok, ben bir şeyi saklayan bir tip değilim. Ama tabii her şeyin bir yaşı var. Çocuk bilinçlenecek, ondan sonra öğrenecek, anlatıldığında idrak edebilecek. Bazı sorular sorduğunda o yaşa kadar bekliyorsun. Kemal her zaman
iki ismin oğlu olarak kalacak, önemli olan birey olarak ne seçtiği, zaten bunun altında ezilecek bir yapısı da yok Kemal’in. Çok şahsına münhasır bir çocuk.

Kemal babasıyla görüşüyor. Peki, siz babasıyla görüşüyor musunuz?

Görüşmüyoruz. Boşanmış bir anne-babanın çocuğu olarak çok şey çektiğim için bununla ilgili çok savaş verdim, her zaman da iletişimimizi çok medeni bir seviyede tuttuğuma inanıyorum. Ama bazı şeyler senin elinde olmuyor. Daha sonra bu davalar falan araya girince bir kopukluk oldu. Ben her zaman uzlaşma tarafındaydım çünkü ortak payda için en azından belli bir seviyede iletişim gerekli. Hâlâda aynı fikri savunuyorum, anne-babalar muhakkak bu iletişimde kalmak suretiyle hayatlarını sürdürmeliler. Biz de böyle yapmalıydık. Ama olmuyor. Bu en çok çocuğu çok yoran, zedeleyen ve üzerine yük bindiren bir durum.

‘Herkes kalın dudaklı olmak zorunda değil’

Uzun süredir projelerinde yeni nesille çalışıyorsun. Onlara dair gözlemlerin neler?

Çok parlaklar, yetenekliler. Fakat parlak olmak ve ‘ben parladım’ demek apayrı şeyler. Mesela ben hâlâ kendi büyüklerimden bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum, onlar da elbette öyle ama bu şan, şöhret, takipçi meselesi derken işin ucu kaçıyor. Onlara kapılmamak lazım.

Gençlerin fiziksel benzerlikleri ve estetik müdahaleler hakkında ne düşünüyorsun?

Bence sosyal medyayla alakalı bir problem, herkes aynı olmak zorunda değil, olamaz da... Ben hep ‘Sana yakışanı yap, herkes keşke kendi stilini yansıtabilse’ diyorum. İlla herkes kalın dudaklı olmak zorunda değil. Tamam, azıcık rötuş gerekiyorsa yapalım ama bu kadar genç yaşta botoks, dolgu; üzülüyorum.

Senin böyle iyi görünme sırrın ne?

Sadece cilt bakımı yaptırıyorum diye yalan söyleyemem. Ben de küçük küçük bir şeyler yaptırıyorum. Botoks yaptıracaksam da çok az yaptırıyorum çünkü benim mimiğimi kullanmaya ihtiyacım var, oyunculuk yapıyoruz. Bununla birlikte çeşitli takviyelerimi alıyorum. İyi beslenip uyuyorum. Yoksa bir botoks yaptırıp sabahları 20’lerinde gibi uyanamazsın.

Bebek’te vintage dükkânın vardı. Vintage modasını da geniş kitlelere duyuranlardansın. Vintage dediğimiz yaşanmışlığı olan kıyafetler mi?

Vintage dediğimiz kıyafet en az 20 sene evveline ait olacak. 2000’lerin başındaki kıyafetler artık vintage diyebiliriz.

Neden 20 sene evveline ait bir şeyi giymekten keyif alıyorsun?

Bu dünyada böyle, kırmızı halılara bak, ünlüler bunu tercih ediyor. Ben kendi adıma yaşanmışlığı olan şeyleri seviyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!