Güncelleme Tarihi:
Henüz 4 yaşındayken tıp öğrencisi hala oğlunun çaldığı kemanı dinleyerek başladı müzik hayatı. Ailede çok hoş karşılanmadığı için genç adam kemanı yüklükte çalıyordu, Nesrin de onu gizlice dinliyordu. Bir gün babasına yakalandı, azarı yedi. Baba Yunus Akçan kızının aklına olmadık hayaller girmesini istemiyordu. Ama Nesrin evdeki gramofonun başından ayrılmadı. Yetenekle doğmuş... Disiplini ve çalışkanlığı da belli ki doğuştan. Kıyıda köşede, gramofon başında şarkı ezberleyerek başladığı yolculuğu onu bugünlere taşıdı. Döneminin en önemli üstatlarından dersler aldı, nota bilgisi takdire şayandı.
Ankara Radyosu, İstanbul Radyosu, gazino sahnesi, yurtiçi ve yurtdışı turneler, iyi bir evlilik, iki çocuk... Hepsinin hakkını vermiş Nesrin Sipahi. Besteciler şarkılarını
o okusun diye sıraya girmiş. Gazeteciler de peşindeydi ama hiçbir zaman magazin olaylarına karışmadı. Sipahi’nin kırmızı çizgisini kimse aşamadı. Eşi Aldemir Bey, oğulları Yunus Emre ve Candemir’le mutlu, düzenli bir hayatı oldu. Şaşaalı sahneden alkışlarla inip mutfağına girdi. Rusya’dan ABD’ye birçok ülkeye turneye gitti, çıktığı her sahneye izini bıraktı, sayısız ödülün sahibi oldu. Nesrin Sipahi şimdi 90 yaşında.
Müzik yazarı Murat Beşer, müzik tarihimizin bu kıymetli simasını ikna ederek ‘Nesrin Sipahi Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi-Müziğimizin Yüz Akı’ adlı bir kitap çıkardı. Sağlık sorunları nedeniyle sözleştiğimiz zamanda Nesrin Hanım’la bir araya gelemedik, kendisi küçük bir not gönderdi genç meslektaşlarına. Biz de Murat Beşer’le kitabı ve yazma sürecini konuştuk.
◊ Kitabı yazmaya ne zaman karar verdiniz? Süreç nasıl gelişti?
Nesrin Sipahi hakkında bir kitap kaleme almaya, kendisiyle ilk kez yüz yüze geldiğim anda karar verdim ve böyle bir şey yapmak istediğimi söyledim. “Evet” yanıtı iki yıl sonra geldi, çünkü ilk sorduğumda “Benim anlatılacak neyim var ki” demişti. Kitap sadece Nesrin Hanım’ın hayatını değil, aynı zamanda kendisinin radyoda, sahnelerde ve plak stüdyolarında aktif olduğu zamanları merak edenler için de ufak da olsa bir kaynak ihtiyacına yanıt veriyor.
◊ Nesrin Hanım’la görüşmeleri yaptığınız atmosferi, genel havayı anlatır mısınız biraz?
“Evet” yanıtını alınca, evime yürüme mesafesinde, 20 dakika süren uzaklıktaki evine düzenli ziyaretlere başladım. Burası Teşvikiye’de, cadde üzerinde, art-nouveau tarzında büyük bir apartmanın ikinci katında güzel bir daireydi. Evin içi eski İstanbul kokuyordu, anılarla doluydu. Arada bir aksıyor olsa da 1,5 yıla yakın çarşambaları öğleden sonra yaklaşık 1-2 saatlik ziyaretim oldu. Nesrin Hanım’ın arada bir yaptığı börekler eşliğinde çayımızı içerken laflıyor, sonrasında salondaki büyük masanın üzerinde notlarımı alıyordum. Arada bir de Nesrin Hanım’ın birlikte yaşadığı oğlu Candemir’in evin arka odalarından ya da deposundan getirdiği torbalara ve küçük valizlere konmuş hatıratlara bakıyordum.
Sansasyondan uzak
◊ Hanımefendilik Sipahi’nin hayatının odak noktası gibi... Gözleminiz nedir bu konuda?
Yaşam biçimi konusunda onu diğer büyük isimlerden ayıran önemli özelliklerden biri dedikodu, şaibe, sansasyon ya da magazine malzeme olacak bir dünyasının olmaması. Hem büyük bir assolist hem de evinin kadını ve çocuklarının annesi olmayı bir arada yürütebilmiş nadir isimlerden biri. Bunda eşi Aldemir Bey’in rolü çok büyüktü. Nesrin Hanım’ın radyo günlerinde yaptığı bu evlilik, sanat hayatında son derece etkili bir rol oynamış. Aldemir Bey tüm ipleri ele alarak menajerliğini üstlenmiş ve Nesrin Hanım’ı eğlence hayatının o hadiselerle dolu dünyasından uzak tutmuş. Nesrin Hanım da müzik dışında bu pozisyonu iyi bir ev kadını olarak tamamlamış ve iki çocuğunun üzerine titreyerek yetiştirmiş. Müzik tarihimizde Nesrin Hanım kadar annelik, ev kadınlığı ve sahne hayatını birlikte dengeli ve hakkıyla yürüten bir başka isim zor bulunur.
◊ Nesrin Hanım’a ilişkin ilk bilgileriniz nelerdi? Her soruya yanıt alabildiniz mi?
Kuşağımdaki herkes gibi ilk kez evimizin radyosundan yayılan seslerle tanımış ve sevmiştim. “Bildiklerim medyada çıkmış olanlardan ibaretti” desem yalan olmaz. Görüşmeler esnasında, duyduğum saygı ve hayranlığım daha da arttı. Onun bazı konulardaki ketumluğuna bile hayran kaldım. Çok şey anlattı ama anlatmadıkları da vardı. Hep olumlu tarafları anlattı, olumsuzları bir-iki nokta dışında kendine sakladı.
◊ Nesrin Hanım’ın kültürsanat dünyamızın pek çok tanınan ismiyle yaşanmışlıkları var. Bunları ilk ağızdan dinlediniz, dikkatinizi neler çekti?
Daha önce yazılmamış çok fazla anı var, bazılarını çok özel diye kitaba almadık. En ilginç olanlardan biri Zeki Müren’in kıskançlığıyla ilgili... Zeki Müren’in eşassolist olarak gazino programına çıktığı tek isim Nesrin Sipahi, ki bu çok kısa sürmüş. Kitapta var konunun ayrıntıları. Bir de işin magazin kısmında asparagaslar var. Örneğin Safiye Ayla ya da Neşe Karaböcek ile ilgili basında çıkmış haberler... Zamanın ‘acar’ gazetecileri tarafından reyting uğruna yapılmış binlerce işten biri-ikisi de ona denk gelmiş.
◊ Nesrin Hanım’ın faal olduğu dönemdeki sanat dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Radyoda, sahnelerde ve yanı sıra plaklarda her zaman üst seviyede. Bunların tamamında icrası kusursuz. Sırtını saza yaslamadan okur, sesinin gücüyle yükselir ve okuduğu her şarkıya içeriğine uygun bir ruh katardı. Yaptığı her harekette kendinden son derece emindi. Bir diğer önemli özelliğiyse halk müziği olsun, sanat müziği olsun, Batı müziği ya da pop müzik olsun, ayrım yapmaksızın hepsini başarıyla icra ederdi. Sahnesi plaktan okunmuşçasına güçlüydü. Seyircisiyle kurduğu iletişim de sıcak ve sağlamdı.
Radyo ve sahne yılları
◊ Sizce Nesrin Sipahi’nin sanat yolculuğunda kırılma noktaları, önemli dönemeçler hangileri?
Hayat hikâyesinde birkaç kırılma noktası var. İlki, bitişik komşuları Madam Nouvart tarafından sesinin güzel olduğunun fark edilmesinin ardından, babasının talihsiz bir hadise sonucu direncinin kırılması ve konservatuvara girmesine razı olması. Hem Ankara hem de İstanbul Radyosu’ndaki hocaları, ardından evlenerek eşinin mihmandarlığında gazino sahnelerine ayak basması ve Odeon gibi bir plak şirketine plaklar doldurması. Bunlar başlıcaları... Nesrin Hanım’a ilk gazino teklifi Ankara Göl Gazinosu’nun sahibi Selahattin Utin’den geliyor. Daha önce radyo zamanlarında birkaç tecrübesinin bulunması bir yana ilk kez burada assolist olarak sahneye çıkmış. O yıllarda gazinoların dinleyici kitlesi tek çeşit değildi, zengininden fakirine toplumun her kesiminden insanın eğlence alanıydı. Nesrin Hanım’ın sevenleri de onun repertuvar çeşitliliği nedeniyle her kesimden insandan oluşuyordu.
Yeşilköy’de büyüdü
İstanbul, Beşiktaş doğumlu Adile Hanım’la Kırımlı Yunus Akçan’ın beş çocuğunun en küçüğüydü Nesrin. Baba Yunus Bey Cibali Tütün Fabrikası’nda çalışıyordu. Aile kışlarını Cibali’de, yazlarını Yeşilköy’de geçiriyordu. Yunus Bey emekli olunca aile temelli Yeşilköy’e taşındı. Bölgenin
o dönem çokkültürlü bir yapısı vardı. Neredeyse hiç Türk komşuları yoktu. Nesrin arkadaşlarıyla kiliseye gider, arkadaşları bayramda onlara el öpmeye gelirdi. Baba beş vakit namazını kılar, orucunu tutardı ve kızına çok karışmazdı. Nesrin bisiklete binerek, her gün spor yaparak ve Yeşilköy Palas’ın önünden denize girerek büyüdü.
Özel izin
Münir Nurettin Selçuk ‘Endülüs’te Raks’ dahil hiçbir eserini kimselere söyletmiyordu. Sadece TRT korosunun okumasına izin veriyordu. Büyük usta bu eseri Nesrin Sipahi’nin okumasına müsaade etmişti. Bu kararı kimse beklemiyordu. Şarkı plağa da kaydedildi, geliriyse Münir Nurettin Selçuk’un isteğiyle Harbiye Polis Karakolu’na bağışlandı. Çünkü karakolda soba yakılıyordu ve polisler üşüyordu.
Bir de Teşvikiye Camisi’nin girişindeki eski perdenin yenilenmesini istedi Selçuk. Ayrıca gazinolara gitmeyi çok sevmeyen usta çeşitli defalar Nesrin Sipahi’yi izlemeye gitti ve hatta onunla fotoğraf çektirdi.
Rakip görüyordu
Nesrin Sipahi ve Zeki Müren arasında özel bir dostluk vardı. Arkadaşlıkları Ankara Radyosu’nda başlamıştı. Müren kıskançlığıyla biliniyordu ama Nesrin Hanım’ı seviyordu. Bu elbette kimi küçük tatsızlıklara engel olmamış. Nesrin Hanım gazino sahnesine hep assolist olarak çıkmıştı, bir tek Zeki Müren’e solist altı olmuştu. Fakat Sipahi, Müren’le aynı parayı alıyordu. Müren, Sipahi’yi rakip olarak görüyordu, kıskançlığı devreye girdiğinde en popüler 45 şarkıyı Nesrin Sipahi’nin repertuvarına almasını istememiş. Hele ‘Endülüs’te Raks’ı Sipahi’nin söylemesi onu epey etkilemiş. Öyle ki kendi afişleriyle Nesrin Hanım’ın afişlerinin üzerini kapattırmış. Hatta Sipahilerin Teşvikiye Camisi’nin karşısında ev aldığını Erkan Özerman’dan duyunca “Salonun penceresinden mu-
salla taşını mı seyredecek” demesi de
bu hallerine yorulmuş.
Yüzük takılınca borcu sildi
Nesrin Hanım ve Aldemir Bey, 23 Ocak 1957 tarihinde evlendi. Aldemir Bey, Nesrin Hanım’la tanıştığı dönemde ticaretle uğraşıyordu, ayakkabı ve kumaş satan bir mağazası vardı. Nesrin Hanım sık sık bu mağazadan taksitli alışveriş yapıyordu. Yüzük taktıklarında 220 lira borcu vardı. Elbette Aldemir Bey borcu tek kalemde siliverdi. Zamanla Aldemir Bey ticareti bırakmak durumunda kaldı ve eşinin menajerliğini yapmaya başladı.
Çocukları önceliğiydi
Sipahi ailesinin iki erkek çocuğu oldu. Yunus Emre ve Candemir. Nesrin Sipahi için çocukları her zaman öncelikliydi. Nesrin Hanım Rusya turnesinde çocuklarına duyduğu özlemle yazdığı mektubu bir şişe içinde denize atmış.
Nesrin Hanım’dan nasihat
“Zamanın çok değiştiğini ancak bazı gerçeklerin ayakta olduğunu görüyorum. Mesleği müzik olan genç insanlara verebileceğim en önemli nasihat sanatlarına yoğunlaşmaları, sanatlarının gücüyle kendilerini ispat etmeleri. Bunun dışında magazinel çıkışlarla, birtakım sansasyonel olaylarla kendilerini gündeme mümkün olduğunca getirmesinler. Yoksa çok çabuk unutulurlar. Hatırlandıklarında da sanatlarıyla değil, magazin ve dedikoduyla hatırlanırlar.”