Paylaş
Külliye’deyiz.
Siyasetin, bürokrasinin, sanat ve iş dünyasının önemli isimleri orada.
Bir ara salonun uzak bir köşesinde karşılaşıyoruz.
Çok eskiden tanıyorum.
Valiliğinden, başbakanlık müsteşarlığından...
Her sohbetimizden bana bir “veciz cümle” kalır.
Öyle uzun cümleler kurmak yerine; Kısa bir cümle ile o kadar çok şeyi anlatır ki.
İçişleri Bakanlığı’ndan yeni ayrılmış.
Efkan Ala...
Göz göze geliyoruz. Candan bir selamlaşma.
Kısa bir soru:
-Çok yoğun çalıştınız. Terör, hain darbe girişimi derken nefes alamadınız. Şimdi nasılsınız?
İşte o veciz cevap:
-Vallahi Fatih Bey, kendimi özlemişim...
Gazetecilik hayatımda bir siyasetçiden duyduğum en anlamlı söz.
“Kendimi özlemişim...”
Aslında bırakın siyasetçiyi;
“İnsanın kendisini özlediğini” anlaması, farkına varması bilgeliktir. Olgunluktur.
Dönüp bir kendine, hayatına bakmasıdır.
İç bükey bir aynanın ruha yansımasıdır.
Efkan Bey; hep az konuşup çok çalışan;
Çok düşünüp çözümü makulle buluşturan bir isimdir.
Önceki gün Külliye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve DEM’liler arasındaki görüşmede yer aldığını görmek umutlarımı daha da artırdı.
Bu görüşmeyle Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm iradesini resmen ortaya koymuş oldu.
Değerlidir.
Görüşmeye katılanları analiz edince; makul bir çözümün başında olduğumuzu düşünüyorum.
TARİHİ OKUYUP GELECEĞİ DOKUMAK
O fotoğrafta yer alan MİT Başkanı İbrahim Kalın...
Yalnızca hayal kurmak yerine çıktığı fikir yolculuğunda;
Makulü bilgece planlayabilen bir isimdir.
Tarihi iyi “okuyup”, ufukları sağlam “dokuyacak” bir kişidir.
Mesela Buhara’da gezerken Kalın’ın “İslam, Aydınlanma ve Gelecek” kitabını daha iyi anladım.
Anladım diyorum çünkü, o kitabı bir kez daha okuma kararı aldım.
Ve Sırrı Süreyya Önder...
Bunca gerilimin ortasında;
Gülümsemeyi barışçı bir dil haline getirip, yüreğiyle düşünebilen samimi bir isim.
Pervin Buldan samimiyetle orada.
Evet...
Ben önceki gün Külliye’den gelen fotoğraflara bakınca daha da umutlandım.
O fotoğraf karesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki yanında yer alan isimlere bakınca;
Çözüm için makulü anahtara çevirecek bir fotoğraf gördüm.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin (Büyük geçmiş olsun) başlattığı bu süreci elbette zehirlemek isteyenler çıkacaktır.
İşte o zehirin panzeri bu fotoğraftır. Makulü anahtara çevirecek bu isimlerdir.
Umarım 45 yıldır hayallerimizi sömüren, gözyaşlarımızı kurutan, maddi manevi devasa zararlar veren bu terörü bitirecek bir başlangıcın eşiğidir bu fotoğraf.
Akıl ve kalp gözü olan bu iyi niyeti görür. Görmeyen ya zehirlidir, ya zehirlenmiştir.
Bütün kalbimle huzuru ve çözümü destekliyorum.
KÜÇÜK KÜBRA’YA HAYATIN SESLERİNİ VEREN İŞ İNSANI
Adana’da annesi babasıyla pazara giden küçük Kübra bir alçak hırsıza çarpılmıştı.
O alçak, Kübra’nın bütün seslerini, dengesini, yaşam sevincini çalmıştı.
Kübra doğuştan duyma engelli olduğu için devlet ona biyonik kulaklar takmıştı.
Kulaklar pahalıydı. Bulunması zordu.
O kulaklar sayesinde Kübra’nın hayatı değişmişti. Yürüyor, dengesini bulabiliyor. Gülüyordu.
Çünkü sesleri duyabiliyordu.
Ama işte o hırsız hepsini elinden almıştı.
Bu haberi görünce o kadar üzülmüştüm ki.
Avazım çıktığı kadar yüksek sesle şöyle yazmıştım:
“Ey hırsız;
Sana sesleniyorum. O küçük kızın dünyasını kararttın. Sürekli ağlıyor. Sesleri duyamadığı için dengesini bulamıyor. Biyonik kulağın yenisi 150 bin lira. İşçi Mustafa Bey nasıl ödesin...
Hadi çaldığın paradan vazgeçtik. Bari küçük kızın biyonik kulağını bir şekilde gönder.
Kübra kızımıza yardımcı olmak isteyen bir hayırsever çıkarsa lütfen benimle iletişime geçsin.”
Ve önceki gün haber geldi.
Adanalı bir iş insanı Kübra’ya hayatın seslerini geri vermiş. Küçük kızımıza biyonik kulakları takıldı.
Allah senden razı olsun kardeşim.
Siz ve sizin gibiler olduğu sürece bu milletin sırtı yere gelmez...
Paylaş