Türkiye'deki bu volkan yükseliyor! 'Yanık ülke' deniliyordu: En son 4 bin 700 yıl önce patladı!

Bilim insanları, Manisa'nın Kula ilçesinde, Türkiye'nin en genç volkanlarını barındıran bölgede, yer kabuğunun çeşitli derinliklerinde 8 magma odası tespit etti. Yüzeye en yakın ve en büyük magma odasının ise deprem gibi dış etkenlerle birlikte püskürme riski taşıdığı ifade edildi.

F5HABER F5HABER
Türkiye'deki bu volkan yükseliyor! 'Yanık ülke' deniliyordu: En son 4 bin 700 yıl önce patladı!

Bilim insanları, Türkiye'deki volkanın 5 kilometre derinlikten yüzeye doğru hareketlendiğini belirledi. Olası bir patlamanın etkileri endişe yaratıyor.

Türkiye'nin UNESCO tarafından tescillenmiş tek jeoparkı olan bu bölge, volkanik tepeleri ve lav akıntılarıyla oluşmuş "kaya denizi" sayesinde bilim insanları için adeta doğal bir laboratuvar niteliği taşıyor.

Atik dönem tarihçisi Strabon'un "Geographika" eserinde "Katakekaumene" (Yanık Ülke) olarak adlandırdığı Kula-Salihli Jeoparkı, doğal güzellikleri, tarihi mirası ve kaplıcalarıyla ünlü bir bölge olarak biliniyor.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öncülüğünde, TÜBİTAK destekli bir proje kapsamında yürütülen çalışmalarda, Ankara Üniversitesi, Eskişehir Teknik Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'nden 12 bilim insanı bir araya gelerek bölgeye 15 özel tasarım sismometre yerleştirdi. Ulusal Deprem Gözlem Merkezi'nin istasyonlarından da yararlanan ekip, yerin 5 ila 30 kilometre altında, akışkan ve ergimiş kayaçlardan oluşan 8 magma odası tespit etti.

En büyük magma odası, yüzeye yaklaşık 5 kilometre derinliğe kadar ulaşarak dikkatleri üzerine çekiyor. Bilim insanları, jeolojik açıdan oldukça yakın sayılan bu mesafedeki magma odasının, yer kabuğundaki hareketler veya depremler sonucunda harekete geçme ve püskürme riski taşıdığını öngörüyor.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve proje sorumlusu Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özel tasarım sismometrelerle 3,5 yıl süren bir çalışma yürüttüklerini belirtti. Kula'nın yanı sıra, Demirci, Selendi, Salihli, Alaşehir ve İzmir'in Kiraz ilçesini kapsayan yaklaşık 10 bin kilometrekarelik bir alanda detaylı incelemeler yaptıklarını ifade etti.

Jeoloji ve jeofizik alanında uzman bilim insanlarıyla birlikte çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, şu açıklamayı yaptı:

"Bu TÜBİTAK projesi, farklı jeofiziksel yöntemlerle magma odalarının tespiti açısından Türkiye'de bir ilk, dünyada ise nadir çalışmalardan biridir. Yaptığımız araştırmalar sonucunda bu bölgede farklı boyutlarda birçok magma odası olduğunu keşfettik. Şu anki verilere göre, büyüklükleri 5-6 kilometreden 30 kilometreye kadar değişen 8 magma odası tespit etmiş bulunuyoruz. Bu odaların çoğunluğu yüzeyin yaklaşık 15 kilometre altında yer alırken, bazıları 30 kilometre derinliğe kadar uzanıyor. Özellikle bu bölgede bulunan jeotermal sistemi de etkileyen büyük bir magma kütlesinin, yüzeye 5 kilometre derinlikten kadar yaklaştığını ve yukarı doğru hareket ettiğini belirledik."

Prof. Dr. Karaoğlu, bölgenin yaklaşık 2 milyon yıldır volkanik aktivite gösterdiğini ve birçok volkanik koni ile lav kalıntısına ev sahipliği yaptığını belirtti. Ayrıca, en son volkanik patlamanın yaklaşık 4 bin 700 yıl önce gerçekleştiğine dair bilgiler olduğunu ifade etti.

"Tespit ettiğimiz magma odalarının konumları ve yüzeye yakınlıklarını incelediğimizde, bu yapıların yeniden aktif hale gelme ve püskürme olasılığı oldukça yüksek görünüyor," diyen Karaoğlu, bölgedeki aktif fay hatlarının depremlerle magmayı tetikleyerek volkanik faaliyetleri başlatma riskine sahip olduğunu vurguladı.

Karaoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Alaşehir grabeninde sınır fayları ve başka aktif fay hatları bulunuyor. Bölge, kuzey-güney yönünde bir gerilme altında. Ayrıca, yer kabuğunu etkileyen farklı aktif fay sistemleri de mevcut. Bu nedenle, yüzeye yakın konumdaki magma kütlelerinin yeniden harekete geçmesi oldukça olası görünüyor. Depremler ve kabukta oluşan yırtılmalar devam ettiği sürece, 5 kilometre derinliğe kadar ulaşan magma kütlesinin yüzeye doğru ilerlemesi ve püskürme ihtimali oldukça yüksek."

Proje ekibinde yer alan Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Kaypak, bölgeye geçici olarak yerleştirilen sismometrelerden elde edilen verilerle birlikte, AFAD ve Kandilli Rasathanesi deprem gözlem istasyonlarından alınan yer hareketlerini izlediklerini belirtti. Ayrıca, projenin nitelik açısından Türkiye’de belki de bir ilk olduğunu vurguladı.

Kaypak, bu bölgede yaklaşık 3 bine yakın küçük deprem tespit ettiklerini ve bu verileri kullanarak magma odalarının yer altındaki tomografik kesitini çıkardıklarını ifade etti. "Tıpkı tıpta kullanılan beyin tomografisi veya MR gibi yöntemlere benzer bir şekilde, biz de deprem verilerini kullanarak yerin altını görüntüledik. Bu sayede magma odalarının konumları, büyüklükleri ve derinlikleri hakkında önemli bilgilere ulaştık," dedi.

SONRAKİ HABER