Yanan bölgeler nasıl ağaçlandırılmalı?
Orman yangınları 5 ilde 14 noktada devam ediyor. Söndürme çalışmaları tüm hızıyla sürerken bir taraftan da kül ormanlarla ilgili tartışma başladı. Bir kesim yanan bölgelere kızılçam ağaçları yerine yangınlara dayanıklı ağaçlandırma yapılmasını öneriyor. Uzmanlar ise ekosistemin bozulmaması için bu bölgelerin kendi haline bırakılması 'bilinçsiz ağaçlandırma yapılmaması' gerektiğini savunuyor.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te F5Haber'e abone olun
F5Haber'e Google News'te abone olun
Abone OlUzmanlar, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki orman yangınlarında yanan kızılçam ağaçlarının yerine başka tür ağaçların dikilmesi yönündeki görüşlerin bilimsel olmadığını belirtti.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Avcı, kızılçamın Türkiye'ye sonradan getirilen bir ağaç türü olmadığını, Akdeniz havzasında binlerce yıldır varlığını sürdürdüğünü söyledi.
Kızılçamın Akdeniz'de Toroslarda kurak olan alçak kesimlerde bazen tek başına bazen de karışık ormanlar kurduğunu anlatan Prof. Dr. Avcı, şöyle konuştu:
"Çoğunlukla dağlarda, 1000 metrelerden itibaren de yerini Toros göknarı ve sedir gibi kozalaklı ağaçlara bırakır. Ülkemizin Akdeniz ormanları burada belirtilen ağaç türleri dışında yüzlerce endemik bitkinin yaşam alanıdır. Bu doğal ekosistemlerin, kendilerini doğal yollarla yenilemesine izin verilmelidir. Bu, ormanlarımızın geri kazanımı bakımından önemlidir, sabır aynı zamanda saygıyı gerektirir. Özellikle yabancı türlerle ağaçlandırma, doğru bir yaklaşım değildir. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun ağaçlandırma konusunda yapılacak hatalar gelecekte önemli sorunlara yol açabilecektir."
Avcı, Akdeniz ekosisteminin asli ağacı olan kızılçamın en geniş yayılış alanının Türkiye olduğunu dile getirerek, "Bu ağacın ülkemize sonradan getirildiği, çabuk yandığı için yerine 'zeytin veya meyve ağaçları dikilsin' gibi bilimsel olmayan düşüncelere katılmak mümkün değildir" dedi.
Akdeniz ekosistemlerinde yangının binlerce yıldır var olduğunu, bugünün iklim koşulları ve insan etkisinin bu yangınların sayısını ve sıklığını arttırdığını kaydeden Avcı, Akdeniz ekosisteminde yer alan bir ülke olunduğunu unutmadan, en kötü senaryoların dikkate alınarak orman teşkilatının güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Avcı, yangın sonrasında büyük bir hızla geniş alanlarda yapılacak bilinçsiz ağaçlandırma çalışmalarıyla doğal ormanların korunamayacağını vurgulayarak, yangın sonrası yapılacaklar için bilimsel uyarıların dikkate alınması ve mutlaka ekosistemin kendini yenilemesine izin verilmesi gerektiğini belirtti.
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tolunay da kızılçamın Türkiye'nin orman kaynaklarının en önemli varlığı olduğunu ve ormancılığın en iyi şekilde yapılmasına kolaylık sunan bir tür olduğunu söyledi.
Akdeniz ekosisteminin önemli bir türü olan kızılçamın binlerce yıldır bu coğrafyada yetiştiğine dikkati çeken Tolunay, şunları kaydetti:
"Bu yangınlar bu sene ortaya çıkmadı, 500 yıl önce de vardı. Bu ekosistemler küresel ısınma ile beraber daha hassas ekosistem haline geldi. 'Kızılçamı kaldıralım, zeytin dikelim, başka bir ağaç türünü dikelim' şeklinde söylenen şeyler ormancılık bilimine aykırı konular. Kızılçamın bir özelliği de şu, ağaçlandırma suretiyle kızılçam ormanı kurabildiğiniz gibi, kızılçam tohumu çimlenme kabiliyeti çok elverişli olduğu için kendiliğinden yetişiyor. Göreceksiniz bu sene yanan yerler içerisinde tohumdan kendisini yenilemiş vaziyette, bir kaç yıl içerisinde fidecikler oluşacaktır. Ağaç türünün değiştirilmesi mümkün değil. Tabiata karşı gelemezsiniz. Tabiat getirdiğiniz ağaç türünü kabul etmez."
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Orman Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İsmail Baysal ise kızılçamın sık çıkan yangınlara adapte olmuş bir tür olduğunun altını çizdi.
Büyük ve şiddetli yangınlar sonrasında hayatiyetlerini kaybetmiş olan yaşlı kızılçam ağaçlarının yerine gençlerinin başarılı bir şekilde gelebildiğinin görüldüğünü anlatan Baysal, bu durumun, türün milyonlarca yıllık bir süreçte yangınla olan yakın ilişkisi neticesinde gelecek neslini teminat altına alabilmek için kozalaklarında depoladıkları tohumlarını şiddetli bir yangın sonrasında dökmesiyle gerçekleştiğini ifade etti.
Baysal, kızılçamın sık çıkan ve şiddeti düşük yangınlardan etkilenmeyerek büyük ölçüde hayatiyetlerine devam edebildiğini kaydederek, şöyle konuştu:
"Kızılçam türü için yangına dayanıksız türdür diye bir tanımlama yapılması doğru değildir. Dünyadaki en geniş yayılışını ülkemizde yapan kızılçam türü milyonlarca yıllık bir süreçte baş aktör yangınların kendisine dikte ettiği koşullar dahilinde günümüze kadar oldukça başarılı bir şekilde ulaşmış bulunuyor. Buna rağmen, bu türün bugünlere gelmesinde büyük katkısı bulunan yangın ile olan etkileşimi, yangının bizlere yansıyan olumsuz etkileri nedeniyle, türün ait olduğu doğasından dışlanmak isteniyor olmasını hem ekolojik hem de ekonomik olarak makul ve mantıklı bulmuyorum."
Kızılçam ormanlarının sadece kızılçamdan ibaret bir ağaç topluluğu da olmadığını, kızılçam ormanlarına bağımlı olarak yaşayan birçok bitki ve hayvan türünün bulunduğunu belirten Baysal, "Dolayısıyla, kızılçam türünün zeytin ve meyve ağaçları gibi türler ile değiştirilmek istendiğinde kızılçam ormanlarının barındırdığı biyolojik çeşitlilik üzerine olası etkileri ve bu etkiler istikametinde ortaya çıkacak olan olumsuz sonuçların etraflıca değerlendirilmesi ve düşünülmesi lazım gelmektedir" dedi.
Baysal, Türkiye'de bu orman ağacı türü ve diğer başkaca orman ağacı türleri için yürütülen ormancılık faaliyetlerinde doğaya mümkün olduğunca uygun bir şekilde müdahale edilmeye çalışıldığına değinerek, başkaca dünya ülkelerinde yangınlar sonrasında yanan alanların yeniden ormanlaştırılmasında, öncelikli olarak o alana özgü doğal türlerin kullanıldığını sözlerine ekledi.