Son asrın büyük halk ozanı Âşık Mahzuni unutulmadı
Türkülerle yaşadı onlarla vefat etti. Bir devrin önemli saz ustası, âşık geleneğinin günümüze taşınmasının önemli mihenk taşlarından Aşık Mahzuni Şerif, vefatının 19. yılında sevenleri ve türkü dostları tarafından unutulmadı. Âşık Mahzuni Şerif’i, farklı kılan nedir? Eserleri günümüze hala nasıl yol gösteriyor? Hepsinin cevabı hayatında gizli… Sizler için Âşık Mahzuni Şerifin kim olduğunu derledik.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te F5Haber'e abone olun
F5Haber'e Google News'te abone olun
Abone Ol"Çeşmi Siyahım", "Oy Bizim Eller", "Mevlam Gül Diyerek", "Dom Dom Kurşunu" ve "Mamudo" gibi türküleriyle tanınan Aşık Mahzuni Şerif, vefatının 19. yılında anılıyor.
Asıl adı Şerif Cırık olan Mahzuni Şerif, 17 Kasım 1939'da Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin bugünkü adıyla Tarlacık olarak bilinen Berçenek köyünde, Döndü ve Zeynel Cırık çiftinin oğulları olarak dünyaya geldi. Afşin'in Alembey köyündeki Lütfi Mehmet Efendi Medresesi'nde eğitim hayatına başlayan halk ozanı, köylerine ilkokulun yapılmasıyla medrese eğitimini bıraktı ve buradan okudu.
Âşık Mahzuni, 1959'da Mersin 3. Astsubay Hazırlama Okulu'ndan ve 1960'ta ise Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu'ndan mezun oldu. Daha sonra Kuleli Askeri Lisesi'ne kaydolan ozan, maddi zorluklardan ötürü eğitimini yarıda bıraktı.
Tasavvuf derslerinde “Mahzuni” mahlası verildi
Saz çalmayı ve deyiş söylemeyi küçük yaşlarda amcası Âşık Fezali'den (Behlül Baba) öğrenerek müzik hayatına başlayan halk ozanının mahcupluğu nedeniyle, tasavvuf dersleri aldığı Cırık Baba tarafından "Mahzuni" mahlası verildi.
Henüz 17 yaşındayken dayısının kızı Emine ile dünya evine giren Âşık Mahsuni Şerif'in bu evlilikten Züleyha adında bir kızı dünyaya geldi. İlk eşinden boşanan ozan, Ankara'da okurken tanıştığı İtalyan asıllı Sovina (Suna) ile ikinci evliğini yaptı ve bu evlilikten Ferhat, Şirin ve Emrah adlarında üç çocuğu oldu. Eşi Suna'dan ayrıldıktan sonra üçüncü evliliğini Gaziantep'te bir ilkokul öğretmeni olan Fatma Hanım ile yapan Âşık Mahzuni'nin bu evlilikten ise Derya, Ali Bülent, Şeyda ve Yetiş adlarında dört evladı dünyaya geldi.
İlk plağını 1964'te çıkaran sanatçı, bir süre Gaziantep'te ikamet ettikten sonra yerleştiği Ankara'da Fikret Otyam, Feyzullah Çınar, Nesimi Çimen, Âşık Daimi, Kul Ahmet gibi isimlerle bir araya gelmeye başladı. Âşık Mahzuni burada Âşıklar Derneği'ni kurdu ve ressam Fikret Otyam ile Gazeteciler Sendikası'nın desteğiyle konserler verdi.
Usta sanatçı, "Dom Dom Kurşunu", "Yedin Beni", "Yuh Yuh", "Fadimem", "Gül Yüzlüm", "Ciğerparem", "Merdo", "Dostum Dostum", "Han Sarhoş Hancı Sarhoş", "Çeşmi Siyahım", "Yalan Dünya", "Ağlasam mı?", "Abur Cubur Adam", "Katil Amerika" ve "Ekmek Kölesi" gibi birçok esere imza attı.
“Balık denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum"
Âşık Mahzuni, 1972'de âşık geleneğinin en büyük temsilcilerinden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu Sivas'ın Sivrialan köyünde ziyaret ettiğinde Aşık Veysel tarafından ayakta karşılandı. 12 Mart Muhtırası sonrasında 8 yıl boyunca sahneye çıkması ve yurt dışına gitmesi yasaklanan Âşık Mahzuni, sanattan ve türkülerden uzak kalmamak için bu süre zarfında küçük bir dükkânda plak satmaya başladı ve bu yılları verdiği bir röportajda, "Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum." ifadelerini kullanmıştı.
Türkülere adanmış bir ömür geride 453 plak, 58 kaset bıraktı
Duygu ve düşüncelerini sazının yanı sıra "Milliyet", "Meydan", "Anadolu'nun Sesi" gazeteleriyle "Pir Sultan", "Hacı Bektaş", "Kızıldeli", "Ozanca" gibi dergilerdeki yazılarıyla dile getiren Âşık Mahzuni, bazı yazıları ve türküleri sebebiyle birkaç defa hapse mahkum edildi, iki defa idamla yargılandı.
Âşık Mahzuni Şerif, 1989-1991'de Halk Ozanları Federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Halk şiirine gönülden bağlanan Mahzuni Şerif, yaşamı boyunca 453 plak, 58 kaset çıkardı. Ayrıca TRT tarafından hakkında çekilmiş 2 belgesel olan ozan, 2001 yılı başlarında Almanya'nın Köln şehrinde kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Halk ozanı, aynı yılın mayıs ayında hastaneden taburcu edilse de bir yıl sonra 17 Mayıs 2002'de, 62 yaşındayken hayata veda etti.
Vasiyeti üzerine Hacı Bektaş Veli Külliyesi'ne yakın defnedildi
Âşık Mahzuni, vasiyeti üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi'nin yakınında Çilehane adı verilen yere defnedildi. Abdurrahim Karakoç ve Âşık mahzuni Şerif'i Gönül Dağı buluşturdu.Âşık Mahzuni Şerif ile şair Abdurrahim Karakoç'un dostluğunu Oğuz Karakoç, şu sözlerle anlatmıştı:
"İlimiz Kahramanmaraş'ta yayın hayatını sürdüren mahalli Birlik TV'de 1997–2000'li yıllarında 'Edebiyata Gönül Verenler' ve 'Gönül Telimizi Titretenler' adı altında programlar yapıyordum. 'Gönül Telimizi Titretenler' programını aynı zamanda öğretmen olan, güzel saz çalan, Aşık Mahzuni Şerif hayranı ve onun eserlerini dilinden düşürmeyen öğretmen Nevzat Başkonuş'la birlikte hazırlıyordum. Program boyunca ben, ilimizin yetiştirdiği halk şairi, hiciv ve söz ustası Abdurrahim Karakoç'un şiirlerinden, Nevzat Başkonuş ise aşıklık geleneğini sürdüren, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen Mahzuni Şerif'in türkülerinden okuyordu. İlimizin iki ünlü ismini eserleriyle bu programda bütünleştiriyorduk. Farklı kulvarlarda gözüken bu iki değerli üstadı programımda birleştirmiştik. O dönemlerde her ikimiz de değişik kesimlerden tepkiler aldık, böyle bir şeyi nasıl yaparsınız diye.
Aradan birkaç yıl geçmişti ki Kanal 7 TV'de program yapan devlet sanatçısı Bayram Bilge Tokel 'Gönül Dağı' programına Abdurrahim Karakoç ve Aşık Mahzuni Şerif'i konuk etti. Bu program büyük yankı uyandırdı. Türkiye'de böyle bir şey ilk defa oluyordu. Programın başlangıcında, Aşık Mahzuni Şerif, Abdurrahim Karakoç için 'Sevgili üstadım Karakoç sanat hayatına benden önce başladı. Ondan etkilenmedim desem yanlış olur' derken Abdurrahim Karakoç ise Mahzuni için 'Hemşerim olmasından gurur duyuyorum. İkimiz de kendi çizgimizde, yiğitçe mertçe, inandığımızı yorumladık, inandığımızı söyledik. Ama hiç kimseye zarar vermeyi hedeflemedik, yapıcı olduk.' diyordu."
Yıllar sonra hastanede yatmakta olan Âşık Mahzuni Şerif'i ziyarete giden Abdurrahim Karakoç, ziyaret sırasında aralarında geçenleri de şu şekilde aktarmıştı: "Kar sesi üstüne Mahzuni ile bir saate yakın konuştuk, tartıştık. Kar sesi ne demekti. Karın rengini değil de niye sesini mevzubahis ediyor şair. Karın sesi nasıl bir şey? Sonunda Mahzuni bir iltifat yaptı bana, 'Lambada titreyen alevin üşüdüğünü yazan kar sesini de bulur.'"
Sezen Aksu: Aşık Mahzuni Şerif’in en çok adaletini sevdim
Sanatçı Sezen Aksu, ünlü ozanın vefatından sonra 2006'da çıkarılan "Mamudo Kurban" albümü için kaleme aldığı değerlendirmede şunları söylemişti: "En az herkes kadar sevdim türkülerini, şiirlerini, hayatı bir çırpıda özetleyen sözlerini. Ama sanırım en çok adaletini sevdim, Doğu'ya, Batı'ya, kimseye yandaş olmadan, ayırmadan, yanımızda ve içimizden biri oluşunu. Doğruya ters düşene verdiği mücadeleyi, başkaldırıyı. Haksızlığa uğradığı bütün yaşadıklarına karşın yılmadan, kızmadan hatta kırılmadan, insanı ve ona ait tüm değerleri sevip, kollamasını. Mücadele ederken kükreyen sazının, aşkı ve sılayı anlatırken ki narinliğini. Artık fizik olarak aramızda değil ama ne hoş ki bu albüm bir yandan yaratıcının ölümsüzlüğünü sonsuza kadar hatırlatırken, bir yandan da zor zamanlarda tutunmak için çırpındığımız hayat ağacının en güçlü dallarından biri olarak ümidimizi taze tutacak. Bu yüzden bütün dünya tanımalıydı onu. Yeterince sahiplenip de hakkıyla takdim edemedik şimdiye dek. Âşık Mahzuni Şerif'e ve kültürel geçmişimize bir borç olan bu çalışmanın bu eksiği kapatmasını umuyorum."
Müzisyen Metin Turan, Mahzuni Şerif'in sanat anlayışına ilişkin, "Aşık Mahzuni, Yunus Emre, Şah Hatayi, Pir Sultan, Kul Himmet, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Aşık Veysel silsilesindeki halk ozanı birikimimizi Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Cahit Külebi gibi çağdaş şiirimizin ustalarıyla bütünleştirmiş birisidir. Bu bakımdan da onun özümsenmesi, bütün bir Anadolu kültürünün anlaşılması gibidir." değerlendirmesini yapmıştı.
Bingöl Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Yılmaz Irmak ise "Aşık Tarzı Şiir Geleneğinde Aşık Mahzuni Şerif ve Şiirleri" isimli eserinde, halk ozanının yazdığı şiirlerden bestelediği türkülerin yaşadığı dönemdeki insan acılarına odaklandığına dikkati çekerek, şu ifadelere yer vermişti: "1950'li yıllardan itibaren ülkemizde başlayan sanayileşme ve köyden kente göç olgusuna bağlı olarak bazı kırılmalara ve değişimlere uğrayan âşık tarzı şiir geleneği, 1960-1980 yılları arasında Türkiye'de baş gösteren toplumsal ve siyasi olaylardan etkilenmiştir. Bu etkileri Âşık Mahzuni Şerif'in şiirlerinde de görmek mümkündür. Geleneğin yoğun olarak tekrara düştüğü bu dönemde kendine özgü bir üslup ile sanatını ortaya koyan ozanın yaşadığı dönemdeki sosyal ve siyasi olaylar, sanayileşme, göç, kentleşme, gurbet olgusu, askeri darbeler, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve işçi sorunları gibi konular, onun şiir evrenini ve şiirlerini ürettiği bağlamı belirleme noktasında bize yardımcı olmaktadır."
Âşık Mahzuni'nin başlıca albümleri arasında, "Gel Gizli Gizli", "Zincirli Vize", "Fadimem", "Dargın Mahkûm", "Dom Dom Kurşunu", "Benim Neyim Var", "Barışak" ve "Son Acı (Orta Doğu)" bulunurken, türkülerinin yanı sıra serbest vezinde yazdığı şiirleriyse "Dolunaya Tül Düştü" isimli kitabında yer almıştı.
Kaynak:AA