Prof. Dr. Acar Baltaş: Uyum sağlamayan tavanı izler

Hayatı altüst eden Kovid-19 salgınında normalleşme sürecine adım atılırken, karantina psikolojisinin nasıl aşılacağı ve pandemi sonrası yeni yaşamın nasıl şekilleneceği merak ediliyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş: Uyum sağlamayan tavanı izler - Sayfa 1

Psikolojinin duayen ismi Prof. Dr. Acar Baltaş, normalleşme sürecinde hem olası yeni sıkıntıları hem de verimli olmanın ipuçlarını Milliyet’e anlattı  

Prof. Dr. Acar Baltaş: Uyum sağlamayan tavanı izler - Sayfa 2

Pandemiden ve ortaya çıkan pandemi psikolojisinden ne zaman kurtulacağız?
 
“Ne zaman atlatacağız?” sorusunun cevabı “yakında” değil. Salgını atlatmanın iki yolu var. İlk seçenek, sürü bağışıklığı ancak toplumun yüzde 50’sinin virüsü almış olması gerekiyor. Şu an toplumun sadece yüzde 2’si virüs almış durumda. Yüzde 2’lik orana rağmen, 4 bin insanımızı kaybettik. Sürü bağışıklığı 100 bin ölüm anlamına geliyor. 65 yaş ve üzeri insanları da dahil edersek ölü sayısı ikiye katlanır. Eskiye dönüş için diğer seçenekler aşı, ilaç veya virüsün mutasyon geçirmiş olması. Aşının bulunması en iyi ihtimalle bir yıl. Türkiye’ye yeteri miktarda aşı ne zaman gelir belirsiz. O halde yaşadığımız durumu normal değil, norm olarak kabul ederek kurallara uyum sağlamamız gerekiyor.

Prof. Dr. Acar Baltaş: Uyum sağlamayan tavanı izler - Sayfa 3

Herkes süreçten sıkılmış, bunalmış vaziyette. “Artık zorlanıyoruz” diyenler için mesajınız nedir?
 
İnsanlık zorlana zorlana, mağara devrinden çıkıp bugünlere geldi. Yeni normlara uyum sağlayan hayatta kalacak, uyum sağlamayan hem kendi sonunu hem de yakınındakilerin sonunu hazırlayacak. Zorlanmak bu hayatın bir parçası. Hayattan daima kolaylık ve konfor sunmasını bekliyoruz. Milyonlarca insan İkinci Dünya Savaşı’nın acılarını yıllarca yaşayarak bugünlere ulaştı. Şu anki zorlanmamız insanlık tarihinde özel bir duruma tanık olmaktan kaynaklanıyor. Uyulması gereken kurallar belli. Sosyal mesafeni koru, maskeni tak, ellerini sıkça yıka ve zorunda değilsen kalabalık ortamlarda bulunma! “Konsantre olamıyorum” diyerek hiçbir şey yapmadan oturmak doğru davranış modeli değil. Uyum sağlamak konusunda kendimizi geliştirmek durumundayız. İnsanlık tarihinde en güçlü olan değil, uyum sağlayan hayatta kalıyor. Uyum sağlamayanlar hastane odasında tavan izleyecek.

Prof. Dr. Acar Baltaş: Uyum sağlamayan tavanı izler - Sayfa 4

Üç aydır mutlu olmayı, gelecek hayalleri kurmayı unutmak mutsuzluk yaratmaz mı?
 
Mesele koşullarla ilgili değil. İnsan nereye giderse kendini de götürür. Kendi içinde huzuru ve dengeyi bulamıyorsan, nereye gidersen git, huzursuz olursun. Esas mesele hayattaki varlık amacını doğru tanımlamak. Aslında bu kriz, hayattaki gayemizi tanımlamak için olağanüstü bir fırsat sunuyor. “Ne için yaşıyoruz” sorusunun cevabı büyük çoğunluk için “iyi yaşamak” şeklinde. İyi yaşamaktan anladığımız ise haz ve eğlenmek. Kendisi için yaşayanın ölümünden sadece dünya karlı çıkar. İnsanların çoğu, hazzı mutluluk sanıyor. Yemek, içmek, eller havaya eğlenmek, alışveriş yapmak, cinsellik, bağımlılıklar haz verir ama mutlu etmez. Tatmin olduğunda yine açlık başlar. Cinsel yaşamda bile, belirli sessizlik süresinden sonra yaşa ve iştaha göre aynı istek doğar. Hayatın anlamı yaptığın veya elindeki işte zamanı kaybetmektir. Kitap okurken, müzik dinlerken, çalışırken her ne olursa olsun zamanda kayboluyorsan hayatın anlamlıdır. Bu dönemi hayatımızı yeniden şekillendirilip, anlamlı kılacağımız günler olarak görmemiz gerekiyor. İnsanlar değerleri uğruna acı çekerek de mutlu olabilir. Tüm mesele üreten insandan tüketen insana geçmekten kaynaklanıyor. Üreten insan, emek verir ve değerini bilir. Tüketen insan parayı verir, sahip olur ve tüketir. Neyi tüketir? İlişkileri, duyguyu, maddeyi...