Bakan Çavuşoğlu: Yunanistan kapalı kapılar ardında üzüntülerini söylüyor
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katıldığı canlı yayında dış politika gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Çavuşoğlu giderek büyüyen Rusya-Ukrayna geriliminde Türkiye'nin üstlendiği arabulucu rolü hakkında atılan adımları değerlendirdi. Bakan, Yunanistan’ın göçmenlere zulmü konusunda "Kapalı kapılar ardında üzüntülerini söylüyorlar" ifadesini kullandı.
Gelişmelerden anında haberdar olmak için Google News'te F5Haber'e abone olun
F5Haber'e Google News'te abone olun
Abone OlDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu katıldığı canlı yayında dış politika gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. TRT Haber canlı yayınında özel röportaj konuğu olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Haber Koordinatörü Ahmet Görmez'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bakan Çavuşoğlu'nun açıklamalarından önemli satır başları şöyle:
"Türkiye'nin pozisyonu gayet açık net biz her iki tarafla da ilişkileri iyi bir ülke olarak ve kendi bölgemizde zaten yeterince çatışma var ilave bir gerginlik olmasın diyen bir ülke olarak bu gerginliğin azaltılması için adımlar atıyoruz.
Temaslarımız devam ediyor; bunların bazıları görünen temaslar bazıları perde arkasında yürüttüğümüz diplomatik çalışmalar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde samimi bir şekilde iki tarafla da görüşmelerimiz devam ediyor.
En son Ukrayna ziyaretimizde Cumhurbaşkanımız bu tutumumuzu açıklamıştır. Burada önemli olan sorunun çözülmesi. Önce gerginliğin azaltılması sonra kalıcı bir istikrara ve huzura bu bölgenin kavuşturulması."
TÜRKİYE'NİN DİPLOMASİSİ
"Sorunun kökten çözülmesi belli bir zaman alabilir ama güven alıcı adımların atılması lazım. Her çaba kıymetlidir ama bazıları ben de bu işin içinde varım diyebilmek için atılan adımlar. Burada samimiyetsizliği görüyoruz bazıları da iyilik yapacağım diye gerginliği artırıyor.
Bazıları da megafon diplomasisini tercih ediyor. Bu yeri geldiği zaman faydalı olabilir ama genelde bir faydası yok o nedenle gereksiz açıklamalardan da kaçınılması lazım.
Biz Ukrayna'ya gittiğimiz zaman da gördük işte Rusya bugün işgal edecek yarın işgal edecek, siber saldırı yapacak her gün buna benzer yapılan açıklamalar Ukrayna'da huzursuzluğa sebep oluyor.
Gerçek tablo bu değil, gerçek tabloda gerginlik var mı? Var. Kırılganlık var mı? Var. Bir çatışma olasılığı var mı? Var. Ama bunu bu şekilde bazı batılı ülkelerin açıkladığı gibi megafon diplomasisi ile söylemenin bir faydası yok. Ayrıca çok da abartıldığını düşünüyoruz.
Gerek NATO gerek AGİT düzeyinde uluslararası platformlarda Türkiye olarak bu çabalara katkı sağlıyoruz. İkili ve üçlü düzeyde de elimizden geleni yapıyoruz."
"BARIŞ İÇİN DENGELİ POLİTİKA İZLENMELİ"
"Türkiye'nin arabuluculuğundan bahsediliyor. Türkiye her iki ülke ile arası iyi olduğu için çabalarımız da herkes tarafından görülüyor ve takdir ile karşılanıyor. Geçen gün ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile telefon görüşmemizde de bunun önemine vurgu yaptı. Diğer müttefik ve muhataplarımız da aynı şekilde.
Şimdi iki ülke arasında bir arabuluculuk fikri ortaya çıktı. Ukrayna tarafı bunu istiyor hazır. Rusya tarafı ise henüz kapıyı kapatmış değil. Rusya'dan birkaç tarih önerisinde bulunmuştuk ocak ayında olmadı. Şimdi Ruslarda tarih önerisi istedik bu toplantıyı da gerçekleştireceğiz. Diğer kanallardan da bu çabayı sürdürüyoruz. Ruslarla da konuşacağız.
Biz burada çok iddialı davranmıyoruz. Arabuluculuk eş başkanlığını biz BM'de, AGiT'te İslam İşbirliği Teşkilatı'nda farklı ülkelere yürütüyoruz. Dolayısıyla buradaki sorumluluklarımızı biliyoruz. Burada çok iddialı olmadan elimizden gelen çabayı biraz da düşük profilden göstermemiz lazım.
Bu konuda iki tarafın bir araya gelmesi lazım. Bölgede denge politikasının önemi ortaya çıkmaya başladı. Ne Ukrayna ne Rusya ne de başka bir ülkenin tüm ilişkilerini tek tarafa angaje etmesi gerçekçi bir yaklaşım değil. Bölgede barış istiyorsak herkesin herkes ile dengeli bir politika izlemesi lazım.
Biz ne kadar sağlam bir NATO müttefiki olduğumuzu bu süreçte de gösterdik ama aynı zamanda Rusya ile ilişkilerimizin de iyi olması lazım. Diğer bölgedeki ülkelerle de ilişkilerimizin iyi olası lazım. Son zamanda zaten görece olarak ilişkilerimizin iyi olmadığı bazı diplomatik kanalların tam açık olmadığı ülkeler ile de attığımız adımlar bunu gösteriyor.
Batı medyasında çıktığı kadar, batıdaki bazı siyasetçilerin yaptığı açıklamalar kadar karamsar değilim. Ama naif de değiliz. Ciddi bir kriz var bu krizin üstesinden gelmek için herkesin elinden gelen samimi çabayı göstermesi lazım. ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerin de kilit önemi olduğunu düşünüyorum.
Bir ülke olarak millet olarak biz bahsettiğiniz tüm konularda ilkesel bir politika izliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde her zaman ilkesel politikalar izledik. Yanlış gördüğümüz şeyi açıkça söylüyoruz. Başka ülkeler ile de görüş ayrılığı içerisinde olabilirsiniz. Ancak görüş ayrılığı içerisinde olmak o ülke ile çalışmamak anlamına gelmez.
Bazen de bunun avantajı var farklı taraflar ile angajmandaysanız iki tarafı bir araya getirmek sorunu çözmek için adımlar atabilirsiniz. Suriye bunlardan bir tanesi. Biz Rusya ile olsun başka ülkeler ile olsun politikaları ile ilgili bir rahatsızlığımız varsa söylüyoruz. Bu aslında güvenin oluşması için önemli. Karşı tarafta sizin samimiyetinizi ilkesel duruşunuzu görüyor."
"İLİŞKİLERİ NORMALLEŞTİRMEK FİLİSTİN DAVASINDAN VAZGEÇMEK DEĞİL"
"İsrail ile bir diyalog başladı yeni hükümet ile birlikte. Yeni dışişleri bakanı iki ülkeli bir çözüme inandığını söylüyor. Şimdi Cumhurbaşkanımız Herzog ile 4 defa görüştü. Başbakan ile görüştü. Ben Dışişleri Bakanı ile görüştüm. Uzmanlar düzeyinde görüşmelerimiz var. İsrail ile ilişkilerimizi normalleştirmek demek Filistin davasındaki temel tutumlarımızdan vaz geçmek anlamına gelmez. Daha önce söylediğim gibi Filistin davası uğruna ilişkileri normalleştirmeyiz.
İki devletli çözüm yolunda her iki tarafla da ilişkisi olan bir ülke olarak geçmişte olduğu gibi katkı sağlayabiliriz.
İşte Rusya ile biz ilişkilerimizi bu düzeyde götürüyoruz. Kabul etmediğimiz şeylere hayır diyoruz. İki tarafında yararına olan ya da bizim yararına olan şeylere evet diyoruz. Ama Rusya bölgede bir aktör ise belli düzeyde Rusya ile çalışmanın önemli olduğuna inanıyoruz."
TMT TEPKİSİ
"TMT'ye yönelik bir TV programında son derece üzüldüğümüz bir söylem gördük. Büyük bir yanılgının olduğuna inanmak isterim. Çünkü TMT KKTC'nin Kuva-i Milliye'sidir. TMT'nin mafya ve diper illegal faaliyetler ile birlikte anılması hepimizi üzer. Dün akşam böyle bir söylemi görünce ben önce inanamadım. Bir daha dinledim. Açıkça bir hanımefendi bir televizyon programında bu söylem içinde olduğunu gördük. Çok da üzüldük. Umarım bir düzeltici açıklama yaparlar. Gördüğüm kararı ile dün hem KKTC'de hem de Türkiye'de infial yarattı bu açıklama konusunda dikkatli olmak lazım."
YUNANİSTAN'IN GÖÇMENLERE ZULMÜ
"Kıbrıs meselesine gelecek olursak bunun iki tarafı var. Birincisi Hidrokarbon konusunda gelir paylaşımı. Kıbrıs'ta kalıcı bir siyasi çözüm ne kadar olur bilmiyoruz. Ama gelir paylaşımı konusunda Rumlar evet dese samimi olsa AB de Rumlara biraz baskı yapsa ya da ikna etse çok kolay. İki taraf arasında şirketler üzerinde AB veya BM mekanizması üzerinde bu hakça gelir paylaşımı düzenlenebilir.
Göçmenler konusunda temel bir insan hakkından bahsediyoruz. Bu siyasi bir sorun değil. Kadınların çocukların darp edilmesinden, ölüme terk edilmesinden bahsediyoruz. Yunanistan Türkiye'den bir tehdit görüyormuş. Adaya koyduğun birkaç asker ve silahla mı tehdidi engelleyeceksin. Bu konuyu gündeme getireni 'Türk ajanı' diye suçluyorlar.
Yunanistan'ın göçmen politikasına ilişkin kapalı kapılar ardında bundan duydukları üzüntüyü söylüyorlar. Fakat insan hakları konusunda hassas ülkeler bile gerekçeler buluyor. Yunanistan'a çok sayıda göçmenin geldiğini dillendiriyorlar. Biz ne yapalım 5 milyon göçmeni denize mi dökelim böyle bir anlayış olabilir mi? Çok göçmen gelmesi demek sorunların kökenine gittiğimizde transit ülkeler gerçek anlamda iş birliği yapmak lazım. Biz iki yılda 34 bin insanı ölümden kurtardık. Bunlar ölümden son anda kurtardığımız insanlar. Denizin ortasından geri getirdiklerimizden bahsetmiyorum.
BM'ye iki tane mektup gönderdik. Bu silahsızlandırılmış adaların statüsünü Yunanistan ihlal ettiği için gönderdik. Bu adalar Lozan ve Paris anlaşması ile Yunanistan'a silahsızlandırma şartıyla verilmiştir. Biz BM'ye yazdığımız mektuplarda, Yunanistan buraları anlaşmaları ihlal ediyor.
Yunanistan bundan vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır. Çünkü şartı ihlal ediyorsunuz. Gerekirse son uyarılarımızı yapacağız ve bu tartışma başlar. Yunanistan aslında kabul ediyor, neymiş Türkiye'den bir tehdit görüyorlarmış ve o yüzden ihlal ediyorlarmış. Adaya koyduğun birkaç asker ve silahla mı tehdidi önleyeceksin. Yani doğru söylemiyorlar. İnsani konularda da sürekli yalan söylüyorlar. Tehdit varmış, ondanmış. Biz bunun peşindeyiz peşini de bırakmayacağız. Bu anlaşmaların tarafları var Lozan, Paris Anlaşması. Uluslararası arenada elbette tartışmayı başlatacağız."
ERMENİSTAN'LA NORMALLEŞME
"Elbette iki devletiz. Haydar Aliyev'in söylediği gibi bir millet iki devletiz. Bir millet gibi yeri geldiği zaman bir devlet gibi davranmasına da biliyoruz. Karabağ zaferi böyle bir kararlılık ile elde edildi.
Azerbaycan bu süreci destekliyor. Zaten Azerbaycan ile görüşmeden istişare etmeden herhangi bir adım atmayız, atmadık da. Suşa beyannamesi ile ilişkilerimizi bambaşka bir konuma geldi. Şimdi bu çerçevede atılacak adımlar belli bu konuda çalışıyoruz. Azerbaycan da bizim Ermenistan ile doğrudan temas içinde olmamızı tercih ediyor.
Şimdi neyi konuşuyoruz? Güney Kafkasya. Bu problem Azerbaycan'ın Karabağ zaferi ile sonlandırıldı. Bundan sonra barış olası lazım.
Herkesin bu sürecin içinde olması lazım. Buna Ermenistan da dahil. Karabağ zaferinden çıkan bir ders var bir de fırsat var bu fırsatı iyi değerlendirmemiz lazım Biz zaferden hemen sonra olumlu mesajlar verdik. Ermenistan buradan ders alırsa ilişkilerimizi normalleştiririz. Paşinyan seçimi kazındıktan sonra önemli mesajlar verdi. Cumhurbaşkanımız da buna olumlu karşılık verdi. Özel temsilcilerimizi atadık ve onlar Moskova'da görüştüler. Şimdi 24 Şubat'ta Viyana'da görüşecekler.
Ben isterdim ki ilk toplantıdan sonra Türkiye ve Ermenistan'da karşılıklı ziyaretler ile görüşsünler. Ancak Ermenistan da böyle istedi, problem değil. Naif değiliz zorlukları da biliyoruz. Bu adımları atarken de her aşamada Azerbaycan ile istişare ediyoruz. Yakın bir zaman da Bakü'ye bir ziyarette bulunacağım. Ceyhun kardeşim davet etti. En kısa zamanda bu ziyareti gerçekleştireceğim."
BAE İLE İLİŞKİLER
"Cumhurbaşkanımız çok şükür evinden çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle dış politika konularında telefon ile görüşüyoruz. Sesi de çok iyi geliyor. Bu ziyaret Cumhurbaşkanımızın programında. İnşallah o güne kadar test negatife dönüşür ve bu ziyareti gerçekleştiririz.
Geçmişte istemediğimiz tutumlar oldu. Uluslararası ilişkilerde oluyor bu. İki ülke ilişkilerini düzeltip dostane götürmek istiyorsa bunda ne mahsur var? Önemli olan samimiyet.
Türkiye yatırımcılar için fırsat sunuyor, bunun ayıp olduğunu söyleyenleri anlayamıyorum. Yani Türkiye'ye farklı ülkelerden yatırımcıların gelmesi ayıp bir şey mi? Türkiye'deki en büyük yatımcı Hollanda; en son 27 milyar dolardı. Şimdi kimse Hollanda'nın yatırımlarını tartışıyor mu? Katar'dan gelince neden tartışıyorsunuz? Bu fırsatları görüp sermaye getirmek istiyorsa bundan neden rahatsız olalım?
Ben gittiğim zaman oradaki ilk toplantımı iş insanları ile yaptım. Onlar da ilişkilerin normalleşmesinden son derece memnunlar."
ABD İLE İLİŞKİLER
"ABD ile ziyaret olabilir. Telefonda görüştük, Blinken'ı Türkiye'ye davet ettik. Programına bakacağını söylerdi. Antalya olmazsa da Türkiye'ye ziyarette bulunmak istediğini söyledi. Karşılıklı ziyaretlerde bulunalım dedik, mutabık kaldık, bunun tarihleri belirlenir.
F-35 konusunda geldiğimiz durum malum. Bu işlerde devran döner. Değişeceğine de inanıyorum. Bu konularda tablonun değişmesini oturup beklememek lazım, başka seçenekler üzerinde durmak lazım.
Yeni nesil F-16'ların alınması ve mevcut F-16'ların modernizasyonu için görüşmeler olumlu bir şekilde seyrediyor. Diğer konulara da yayabiliriz biz bu işbirliğini. Geçtiğimiz yıllara göre en azında retorik bakımından bir gerginlik yok. Fazla diyaloğumuz var. Karşılıklı ziyaret ve çalışmalar devam ediyor."
ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU
Antalya Diplomasi Forumu hakkında da açıklamalarda bulunan Bakan Çavuşoğlu "Şu ana kadar 13 - 14 lider, 53 bakan katılımını teyit etti" dedi.